Bir işçimizin veya kaynağımızın işi yok ise ona yapacak bir şeyler bulmalıyız, herhangi bir kaynağımız asla boş kalmamalıdır.  Aksi takdirde verimlilik ölçen sistemimiz bize kötü sonuçlar göstermeye başlar.

Kaynakların kullanım şekline farklı bir noktadan bakan “Theory of Constraints  -  Kısıtlar Teorisi” konusunu yakında işleyeceğiz, o zamana kadar uygulamalarınızı paylaşmanızı bekliyorum.

Tags:

Stoğun yönetilmesi ve azaltılması bazı giderlerinizi azaltacak ve size iş hayatınız boyunca kazanç sağlamış olur. Stoğun yönetilmesini kolaylaştıran en önemli adımlardan biri de Barkod Otomasyonudur. Barkod Otomasyonu ile sağlanacak kayıt doğruluğu ERP sisteminizin başarısını da doğrudan etkileyecektir.

Şimdi bir örnek şirket düşünelim, yıllık cirosu 12 000 000 YTL, brüt karlılığı % 20 olsun (diğer bir deyimle satılan mal maliyeti 12 000 000 * %80 = 9 600 000 YTL). Bu şirketin stok devir hızının 8 olduğunu düşünelim, diğer bir deyimle ortalama envanter değeri 9 600 000 / 8 = 1 200 000 YTL (hammadde + imalat alanı + yarı mamul + mamul) olsun. Şimdi bütün varsayımlarımızı listeleyelim :

Ciro : 12 000 000 YTL Yıllık

SMM : 9 600 000 YTL

Stok Devir Hızı : 8

Ortalama Stok Değeri : 1 200 000 (9 600 000/8)

Yıllık Faiz Oranı : % 18 (Aylık % 1,5)

Barkod Otomasyonu ile işlemsel doğruluk ve hız stoklarımızın kayıt doğruluk oranını yükselteceği için olduğundan daha az stok ve daha yüksek devir hızı ile çalışabilmek mümkün olacaktır. Erken veya geç satınalmaların sayısı azalacak, mevcut stokların net olarak biliniyor olması sayesinde ise daha düşük stok miktarı ile çalışılabilecektir.

Stok miktarının her % 10 azalmasının firmaya katkısı :
Ortalama Stok Değeri * % 10 * Yıllık Faiz formülü ile hesaplanabilir, örneğimiz için bu değer = 1 200 000 * % 10 * % 20 = 24 000 YTL / Yıl olacaktır (dikkat bu kazanç bir kerelik değildir, tıpkı 120 000 YTL’yi bankaya yatırıp sürekli faiz elde etmek gibidir).

Şirketimizin yapacağı iyileştirmeler ile devir hızını 8 den 12′ye yükseltmesi durumunda ortalama stok değeri 800 000 YTL’ye düşecek, finansal kazanç ise :
(1 200 000 – 800 000) * % 20 = 80 000 YTL / Yıl olacaktır.

Dikkat ederseniz stoklarınızın azalması ile kazanacağınız yerleşim alanı, işlem sayısında azalma, doğruluk oranının artışı sayesinde üretimde yaşanan aksiliklerde azalma gibi faydaları hiç hesaba katmasanız bile bundan sonra her yıl 80 000 YTL kazanç (veya daha az harcama) elde edeceksiniz. Şimdi biz stoğumuzu kredi ile finanse etmiyoruz diye düşünüyor iseniz o zaman raflarınızda yatacak olan 400 000 YTL’ yi bankaya yatırıp faiz aldığınızı da düşünebilirsiniz.

Barkod Otomasyonu ve ERP ikilisi size sonsuza kadar para kazandırır

Depo yerleşiminiz her gün yaptığınız alma – verme – yerleştirme için harcayacağınız enerjiyi fazlası ile etkiler. Diğer yandan stok kayıt doğruluğu ve ERP projenizin başarılı olması için de düzenli olması gerekir. Çünkü düzensiz bir depo ile doğru stok kayıtlarına sahip olabilmek mucize gibi bir şeydir; kayıtlar doğru olmayınca da malzeme planlama konusunu tatminkar olarak gerçekleştiremeyeceğiniz aşikardır.
Şu 5 basit maddeye dikkat ederseniz problemleriniz azalacaktır.
1. Depo alanı temiz ve iyi aydınlatılmış olmalıdır
2. Malzemeler iyi etiketlenmiş raf veya bölgelerde bulunur, aralarında kolaylıkla manevra yapılabilir
3. Bir nesneye ulaşabilmek için bir başka nesnenin yerini değiştirmek zorunda kalınmamalıdır
4. Depo alanında ve raflarında orada olmaması gereken hiç bir şey olmamalıdır
5. Sık kullanılananlar en kolay erişilecek yerde olmalıdır

Yeni dönem seminerlerim başlıyor, Eylül – Ekim ayı programın aşağıda, tümü için Seminer Takvimim bölümüne bakınız veya tıklayınız. Rezervasyon ve fiyat için ilgili kurum ile görüşmelisiniz, düzenleyicilerin iletişim bilgileri için tıklayınız.

Eylül – Ekim Programım :

17 Eylül 2010 ? Cuma ? Başarılı bir ERP uygulaması için Ürün Ağacınızı Nasıl Hazırlamalısınız ( Sektörel Örnek ve Çözümler ) ? Boğaziçi Eğitim (Gerçekleşti)

22 Eylül 2010 ? Çarşamba  ?  Stok Kayıt Doğruluğunun Sağlanması ve Sayım Teknikleri ? GESİAD ? Gebze (Gerçekleşti)

5 Ekim 2010 - Salı  ?  Stok Kayıt Doğruluğunun Sağlanması ve Sayım Teknikleri ? GESİAD ? Gebze

6 Ekim 2010 ? Çarşamba ? (Yeni Konu) Satınalma, Satış ve Tedarik Zinciri yöneticilerinin başarılı olmak için bilmesi gerekenler : Yöntemler, Teknoloji, Strateji ve Risk ? GESİAD / Gebze

12 Ekim 2010 – Salı  … Profesyonel KANBAN Sistemini Nasıl Kuracak, Nasıl Uygulayacak ve Tedarik Zinciri İçinde Nasıl Güçlü Olacaksınız  ? – ATLASORCA – Pendik GreenPark

20 Ekim 2010 ? Çarşamba  ? ERP Sistemi İçinde Başarılı Maliyet Yönetimi Nasıl Gerçekleştirilir ? Fiili ve Standart Maliyet, Hedef ve Kaizen Maliyet Yaklaşımları, Varyans Analizinin Kullanımı ? GESİAD / Gebze

26 Ekim 2010 – Salı … Profesyonel Bakım Yönetimi, OEE Analizleri ve Bilgisayar Destekli Çalışma Düzeninin Kuruluşu - GESİAD / Gebze

2010 Yılı İkinci Dönem GESİAD Eğitimlerine rekor bir katılım ile başladık. 22 Eylül 2010 tarihinde Stok Kayıt Doğruluğu hakkında düzenlenen seminer 31 kişinin katılımı ile gerçekleşti. Bütün katılımcılara teşekkür eder çalışmalarında başarılar dilerim.

Bir gün bir girişimci bir iş yapmaya karar verir. Aklına gelen iyi bir fikir, bunu hayata geçirebilmek için de biraz enerjisi vardır.

Çok çalışır, yanındakileri organize eder ve çarklar dönmeye başlar. Sonra talih ona yardım eder ve işleri büyüme yoluna girer, bu sıralarda şirketinde kullanılmakta olan bilgisayar yazılımının ismini bile bilmiyor olma ihtimali % 90′dır. Sonraları bazıları ona yazılımı, bilgisayar sistemini değiştirmek gerektiğini söylemeye başlar ancak işler büyümekte, satışlar artmaktadır; şimdi bunlar ile ilgilenilecek zaman değildir.

Büyüme dönemleri bir şirket için ERP projesini konuşacağı dönem değildir, sonra bir gün aşağıdakilerden biri veya bir kaçı olmaya başlar :

- İşler biraz azalmış, kasada bulunan nakit para kıtlaşmıştır. Patron fabrikayı gezerken bir köşede bir miktar atıl duracağı belli olan malzemeler görür ve onların peşine düşer, kim aldı, ne zaman alındı, kim onayladı falan gibi ufak çaplı bir gerginlik yaşanır.

- Bir müşteri kendisine yapılan teslimatın gecikmesinden şikayetçi olur, eskiden de bu tip olaylar olmaktadır ancak çok sipariş geldiği için umursanmamaktadır, ancak şimdi işler azalmış ekmek aslanın ağzına girmiştir. Gecikmenin sebebi satış ile üretim arasında yaşanan bazı kopukluklar olduğu anlaşılır, patron bir daha olmasın diye talimat verir (bu işler talimat ile olsa ne güzel olurdu).

- Firma her geçen gün biraz daha fazla krediye ihtiyaç duymaya başlar, satışlar ise o kadar azalmamıştır, kanayan bir yara var ancak acaba nerede ?

- Büyük müşterilerden birisi ona bilgi sistemini kendisine de açmasını, bazı takipleri sormadan yapmak istediğini söyler. Bu da nereden çıkmıştır, müşterinin aklına bunlar niye gelmektedir, şimdi ne yapılacaktır ?

- Şirketinde bölümlerin sayısı artmıştır, her toplantıda her bölüm kendi raporu ile masaya gelip diğerinin hatalı kendisinin doğru olduğunu söylemektedir. Patron bu işten sıkılmıştır, onu kimin haklı olduğu ilgilendirmemektedir, bu gidişin sonunda şirketinin zarar göreceğini derinden hissetmektedir.
En sonunda şirket bunları çözebilmek için bilgi sistemini yenilemeye, ERP kod ismi ile konuşulan yazılımlardan birini almaya karar verir. Yeni yazılım onları toparlayacak, bu aksiliklere bir son verecektir …

Hem şirketin içinde hem de yazılımcı firmalar ile bir dolu görüşme, hararetli toplantı, evet bunu yapmalıyız çünkü başka çaremiz yok, başlangıçta yorulacağız ancak ileride çok iyi olacak, gerekirse gece gündüz çalışırız falan gibi konuşmaların ardından yazılımlardan bir tanesine karar verilir.

Bu arada da yazılımcıya sorulur : Ne kadar sürede devreye alırız ? Yazılımcı ise şu veciz cevabı vermiş olabilir : Bu size bağlı ? Diğer bir deyimle bunun yazılım ile ilgisi yokmuş, ne güzel, demek ki her şey kontrol altında.

İlk heyecan ile şu zamanda bilgisayarlar gelir, şu tarihte program kurulur, 15 gün sonra kodlar açılır falan gibi bazen oldukça güzel grafiklendirilmiş bir iş planı yapılır …
Bu noktadan sonra düşük bir ihtimalle işler planlandığı gibi yürür. İlk hedeflenen noktaya ulaşıldığında çalışmaya kendiliğinden bir ara verilir … bu ara uzun sürebilir. Daha sonra bir yazılım alındığı tekrar hatırlanır … Yüksek ihtimalle yazılımcı veya danışman ekip masaya geldiğinde ilk başta ahret sualleri soranların bir kısmını göremez, onlar ya çok meşguldür ya da artık bu konu ile ilgilenmemektedirler, belki de artık hiç yokturlar …

Şimdi masada başka bir ekip vardır.

Neyse proje başlar ancak gecikmeler ardı ardına gelir. Bilgisayarları kuracak olan kişiler niçin öyle istendiğini, kendilerinin daha önce de ERP yazılımları için sistem kurduklarını ancak böyle yapmadıklarını söyleyebilirler. Ekip üyelerinden biri daha önce bir ERP yazılımı kullanmıştır, bu program niye ona benzememektedir diye sorgular. Kodlama gözden geçirilmeli midir, niye işler başladıktan sonra yapılmıyor ki ? Bu kadar bilgiyi kim işleyecek, kimin bu kadar boş vakti olabilir ki ? Program niçin olmayan malzemenin irsaliyesini kesmesin ki, nasıl olsa gerçekte var, sonra da bilgisayara yazarız, hatta niye girişi otomatik kendisi yapmıyor ki ? Maliyeti hesaplamak için bütün girişlerin tamam olmasını beklemek çok sıkıcı, eskiden bunu muhasebemiz bize hiç sormadan ne güzel yapardı, niçin şimdi olmuyor ? Planlama için bu kadar uğraşana kadar ben zaten elimle yaparım ? Bizim satınalma bunu asla yazmaz, biz boşuna uğraşıyoruz ….

ERP projeleri ile yeterince zaman harcamış 3 kişiyi yan yana getirin sonra da onlara yaşadıklarını sorun, onlar size sayfalar dolusu bahane listesi vereceklerdir.

Peki niçin böyle oluyor. Bunca yıldan sonra işte kendimce bulduğum cevaplar :

* ERP Projesinin en eğlenceli safhası satınalma sürecidir. Bu dönemde yaşanan yüksek katılım veya konsensüs tamamen yanıltıcıdır.

* Şirketler kendi iş sistemlerini çok severler, ERP işini konuşurken elbette değişmeliyiz derler ama gönüllerinde bu yoktur. ERP Projesi bir şirketin iş süreçlerinin üzerinden geçmesi için bir fırsattır ancak şirketler bunu genellikle sonraya erteler ve önce mevcut durumu yazılıma aktarmaya çalışırlar.

* Yeterince iyi bir yazılım tercihi yapılmamış olabilir. Bu durumda geliştirilmesi gereken çok sayıda konu ortaya çıkar ve nasıl yapılacağı belli bile değildir. Enerji giderek azalmaktadır.

* Şirketin vizyonunda olmayan bir iş mecburen yapılmaktadır. Bu proje şirketin hiç bir öncelik listesinde bulunmamaktadır.
* Horozu çok olan köyün sabahı geç olur atasözü hayata geçer. Horoz sesini duyan ama uyanmak istemeyenler nasıl olsa bir horoz daha vardır diye beklemeye başlar.

Kısacası ERP projeleri oldukça öğreticidir, eğlenceli de olabilir.

Gönderi Listesi Ne Demek  ? : cengizpak.com.tr sitesinin bir gönderi listesi vardır, örneğin bu sunum listemizin 8′inci sırasındadır. Site üyelerine bunun  gibi çalışmalar belli bir sıra ile gönderilmektedir. Üyelik ücretsizdir ve hemen sağ tarafta bulunan “Bu siteye üye olmak istermisiniz” başlığı altında bulunan form aracılığı ile gerçekleştirilmektedir, sizi de aramızda görmek isteriz.
Şirketlerin de diğer canlılar gibi bir yaşam döngüsü vardır.Yöneticiler, şirketlerinin hangi aşamada bulunduğunu anlamaları yapacakları iş planı için gereklidir.Yöneticilerin kendi kısa dönemleri için olaylara bakması uzun dönemde önemli gerilemelere ve düşüş döneminin başlamasına yol açabilir.
Şirketlerin yaşam döngüsü klasik olarak 4 aşama olarak gösterilir ancak bu sunumda 7 aşamalı olarak incelemekteyim.
.
Bütün şirketler kendi yaşam döngülerinin içinde iyi ve kötü günler geçirir, bunların bir kısmı geçici bazıları ise yeni bir sürecin başlangıcıdır.
İş sahipleri şirketlerinin ürettiği sinyalleri ne kadar doğru okur ve algılar ise o kadar uzun soluklu, stratejik doğruları olan hamleler üretir.
Şirket sahipleri şirketlerinin ?ölümsüz? olduğunu düşünmek isterler ama şirketler ölümsüz değildir, hatta ömürleri bir insan ile kıyaslanmayacak kadar kısadır.
Örneğin 35 yıl bütün şirketler için önemli bir sınırdır. Çünkü bu yıllarda ilk kurucular yaş sınırına ulaşırlar, artık ya yeni bir dönem başlayacak veya o ana kadar ulaşılan nokta borsa deyimi ile ?realize? edilerek kurucunun aktif iş hayatı tamamlanacaktır…
.
Klasik 4 aşama – Kuruluş – Büyüme – Olgunlaşma – Düşüş
.
Bu sunum site üyelerinin gönderim listesindedir, bu ve bunun gibi sunum, araştırma, ERP, Stratejik Planlama, Yalın Üretim Teknikleri, Tedarik Zinciri Uygulamaları gibi konular ile ilgileniyor iseniz  siteme ücretsiz üye olabilirsiniz ?

Çocuklar için tatilin sonu; çalışanlar için yarın da iş yok, biraz daha televizyon seyredebiliriz; tatil yapanlar için pazar günü evimizde olmalıyız, dönüş biraz yoğun olacak endişesi; çok sayıda ziyaret yapacak olanlar için güzergah planlaması; uzun süredir işler çok azaldı ne zaman açılacak diyenler için sabredilmesi gereken belki de son günler; şu çocuklar ortalıktan çekilse de bir tatile gitsek diyenlerin beklentisi; referandum ne olacak diye konuşulacak günler; şeker ve çikolatacıların bir yıldır beklediği hafta; hafta sonunda maçlar hangi gün olacak, pazar günü maç yok mu diyenler; çocukların harçlık toplama günleri … Hepinize iyi bayramlar.

Tags:

CP_5S_Kapak5S nedir ?. 5S çalışma ortamının toparlanması, düzenlenmesi ve tekrar bozulmaması için bir dizi alışkanlığın elde edilmesine dair bir çalışmadır. 5S bütün iyileştirme çalışmalarının nerede ise ilk adımı olarak kabul edilen bir çalışma ve metod olarak düşünülebilir.

Hazırladığım sunumu ister akademik ister şirket içi çalışmalarınızda ,kaynak belirterek ücretsiz olarak kullanabilirsiniz.

Bu sunum site üyelerinin gönderim listesindedir, bu ve bunun gibi sunum, araştırma, ERP, Stratejik Planlama, Yalın Üretim Teknikleri, Tedarik Zinciri Uygulamaları gibi konular ile ilgileniyor iseniz

Güvenlik Stoğunun Nasıl Hesaplandığını anlatan sunum sadece üyelerim içindir, eğer konu ile ilgileniyor iseniz siteye üye olarak bu sunumu elde edebilirsiniz. (Üyeliğinizi tamamladığınızda sunum otomatik olarak e-posta adresinize gelecektir, üyelik ücretsizdir).

Güvenlik Stoğu (Kritik Stok) etkin stok yönetimi için bilinmesi ve kullanılması gereken bir parametredir. Bu sunumda belirlenmiş bir müşteri servis seviyesi için güvenlik stoğunun ne olması gerektiğini ve nasıl hesaplanacağını izleyebilirsiniz.

Amacı ne olursa olsun güvenlik stoğu 3 şekilde hesaplanabilir, bunlar  :

1. Kişisel Görüş : Bu en çok kullanılan ve en kolay olanıdır. Ancak bir süre sonra kim demişti, kim karar vermişti unutulup dokunulmazlık kazanabilir. Bu yöntemin diğer ismi ?olsa olsa” yöntemidir.

2. Genel Hükümler Yaklaşımı : Bu yöntem de en az birincisi kadar mantıksızdır, üstelik hesaplama gerektirir.
Örneğin : Pahalı – Ucuz ayrımı, ABC klasifikasyonu gibi hesaplar sonucu güvenlik miktarları kararlaştırılıyor olabilir.

3. İstatistiksel Yöntemler : İstatistik kullanan yöntemler elde tutulması gereken miktarı geçmiş talep ve stok servis seviyesine göre hesaplamaya çalışır.

Not : Güvenlik Stoğu Nasıl Hesaplanır ile ilgili yazı bu kadar değil. Asıl yazı 15 sayfalık bir sunumdur. Site üyeleri bu ve bunun gibi sunumları ücretsiz olarak elde etmektedirler, bunun için sağ tarafta gördüğünüz üyelik bölümünü kullanabilirsiniz.

Temel tanımları hatırlamakta yarar olduğuna inanlardanım. Örneğin bir ERP veya MRP projesi yaparken stok ve stok yönetimi en çok vakit harcanılacak konuların başında gelir. Temel tanımlardan uzaklaşılmaz ise hiç bir şey unutulmamış olacaktır.

Stok;
üretimi desteklemek (hammadde ve yarımamuller),
tamir ve servis hizmetlerini yerine getirmek,
müşteri isteklerini karşılamak (mamul, servis parçaları) amacı ile bulundurduğumuz malzemelerin (stokların) tümüdür.

Stok Yönetimi ;
Stok seviyesini istenilen düzeyde tutabilmek için gerekli kontrol sisteminin oluşturulması, farklı bölümlerin kendi başına veya bir arada verdiği yenileme (satınalma, üretim vs…) kararlarının bu hedefi desteklemesini garantilemektir.

Stok nerede bulunur;
Stok satış noktalarımızda, fabrika depolarımızda, imalatın içinde, fason çalıştığımız yerlerde, gümrüklerde, yolda, açık satın alma siparişlerimizin içinde … Farklı farklı şekillerde (malzeme, ürün, yarı mamül, yedek parça) karşımıza çıkar.

Vilfredo Pareto 1800?lerin sonuna doğru İtalya topraklarının % 80?inin nüfusun % 20?sine ait olduğunu gözlemledi.
Daha sonra bahçesinden topladığı bezelyelerin % 80?inin köklerin % 20?sinden geldiğini gördü.

Böylece bir topluluk içinde  “Az Sayıda Önemli” – “Çok Sayıda Önemsiz” olduğu sonucunu elde etti. Pareto kuralı olarak bilinen bu analize daha sonraları  ?Juran? tarafından Vilfredo?nun anısına “Pareto” ismi verildi.

80/20 gözlemi bugün bir çok konuda kullanılmaktadır, diğer bir ismi de ABC Sınıflandırması (ABC Analizi) şeklindedir. Örneğin müşterilerimizin % 20′si ciromuzun % 80′inini yapmaktadır veya stok kalemlerimizin % 20′si toplam harcamamızın % 80′inini oluşturmaktadır şeklinde düşünmenin kaynağı bu analizdir. Bu sınıflandırmada % 80 grubunu sağlayanlara A, ikinci % 15′i sağlayanlara B, kalanlara ise C sınıfı diyerek “az sayıda” çeşitlilik ile (stok kalemi, müşteri, olay …) ilgilenerek sistemin tümü için önemli adımlar atmak mümkün olmaktadır.

Bu kütüphane şu anda gelişme aşamasında ve yetkinlik eklenmesi sürmektedir. Bu nedenle konuyu izlemek istiyor iseniz e-posta grubuna üye olabilirsiniz.

Şu anda yayında olan yetkinlikler

devamı olacak …

Bu hikayeyi bana bir arkadaşım gönderdi sonra baktım bir çok internet sitesinde de yer alıyor onun için kendi yorumumu katarak yayınlamakta bir problem görmedim. Ancak bir ilk sahibi var ve bana bilgi verirse elbette onunda adını buraya eklemek isterim.

Geleceği düşünerek çalışan insanlar ile bugünün sorunları içinde boğuşan kişiler zamanı farklı kullanır. Gelecekte olacak olanları düşünerek iş yapanlar, bugün çalışacakları 8 saatin bir kısmını (%30-40 olabilir) bundan sonra yaşanacakları yönlendirmek için kullananlardır. Örneğin bir cihaz üretiyorsunuz, bu cihaz hakkında şikayet almamak veya servis bölümünüze fazla iş düşsün istemiyorsanız bugünden, cihazın üretim tasarım veya üretim aşamasında bu beklentiyi çalışmanıza yansıtmalısınız.

“Fırtınada Uyuyabilirmisin” hikayesi bana “Geleneksel Maliyet Bakışı ile maliyetinizi azaltamaz sadece öğrenirsiniz, o da bir kısmını !” isimli yazımı hatırlattı. Şirketler ürün maliyetinin ne olacağına aslında tasarım aşamasında karar verirler, daha sonra ise sadece “maliyet gerçekleşmesi” olur. Kısacası üretim başladıktan sonra yapılabilecek tasarruf veya verimlilik tedbirleri tasarım aşamasında yapılan hataları pek gideremez. Kısacası üretim sürecine girmeden,  fırtına başlamadan önce tedbirler alınmış olmalıdır.

Geleceği planlamak her zaman bir konu, eğitim hayatımızda, iş hayatımızda, ailemizin içinde … İşte hikayemiz :

Fırtınada Uyuyabilirmisin

Yıllar önce bir çiftçi, fırtınası bol olan bir tepede bir çiftlik satın almıştı. Yerleştikten sonra ilk işi bir yardımcı aramak oldu. Ama ne yakındaki köylerden ne de uzaktakilerden kimse onun çiftliğinde çalışmak istemiyordu. Müracaatçıların hepsi çiftliğin yerini görünce çalışmaktan vaz geçiyor, burası fırtınalıdır, siz de vazgeçseniz iyi olur diyorlardı.

Nihayet çelimsiz, orta yaşı geçkince bir adam işi kabul etti. Adamın haline bakıp ‘çiftlik işlerinden anlar mısın?’ diye sormadan edemedi çiflik sahibi. ‘Sayılır’ dedi adam, ‘fırtına çıktığında uyuyabilirim’ .

Çiftçi bu ilgisiz sözü biraz düşündü, sonra boşverip çaresiz adamı işe aldı. Haftalar geçtikçe adamın çiftlik işlerini düzenli olarak yürüttüğünü de görünce içi rahatladı. Ta ki o fırtınaya kadar:

Gece yarısı, fırtınanın o müthiş uğultusuyla uyandı. Öyle ki, bina çatırdıyordu. Yatağından fırladı, adamın odasına koştu: ‘Kalk,kalk! Fırtına çıktı. Herşeyi uçurmadan yapabileceklerimizi yapalım.’ Adam yatağından bile doğrulmadan mırıldandı: ‘Boşverin efendim, gidin yatın, işe girerken ben size fırtına çıktığında uyuyabilirim demiştim ya.’

Çiftçi adamın rahatlığına çıldırmıştı. Ertesi sabah ilk işi onu kovmak olacaktı, ama şimdi fırtınaya bir çare bulmak gerekiyordu. Dışarı çıktı, saman balyalarına koştu:  A-aa! Saman balyaları birleştirilmiş, üzeri muşamba ile örtülmüş, sıkıca bağlanmıştı. Ahıra koştu. İneklerin tamamı bahçeden ahıra sokulmuş, ahırın kapısı desteklenmişti. Tekrar evine yöneldi; evin kepenklerinin tamamı kapatılmıştı. Çiftçi rahatlamış bir halde odasına döndü, yatağına yattı. Fırtına uğuldamaya devam ediyordu. Gülümsedi ve gözlerini kapatırken mırıldandı: ‘Fırtına çıktığında uyuyabilirim’

Bir durum karşısında kaliteli karar verebilme ve problemi çözebilme bir dizi alışkanlığı ve yeteneği gerektirir. Tarih boyunca ileriyi öngörmeye çalışarak, analitik düşünüp ilişkileri doğru tespit ederek karar verebilmiş insanlar veya toplumlar diğerlerinden daha iyi konumda olmuşlardır.

Hayatımızda her anında karar veririz, sabah hangi börekçiye gideceğimiz bir karar, sonucunda midenizin yanması veya yanmaması ile başlayan öğrenme süreci ve bilgi birikimi sizi bir sonraki sabah vereceğiniz karar hakkında ışık tutar. Bu deneysel bir yaklaşımdır ancak her zaman deneme şansınız olmaz veya yapacağınız deneme son denemeniz olabilir.

Deneme şansı kısıtlı olduğunda “bulunulan durum hakkında bilgi toplama”, “analitik düşünebilme”, “ileriyi öngörebilmek için hür fikirli ve hür vicdanlı olabilme”, “kavramsal boyutta düşünebilme”, “özgüven”, “insiyatif alabilme” gibi bir dizi yeteneğiniz olmalı ve siz bunları sürekli geliştiriyor olmalısınız.

Günümüz insanını fazla yormadan, canını sıkmadan problem çözebilir hale getirebilmek için onlarca yöntem vardır – 5 Niçin, Balık Kılçığı, Boston matrisi, Sebep – Sonuç diagramları vs … – ve kullanıldıkları zaman organizasyonun ortalama problem çözebilme yetisi artar, her biri bir fayda sağlar.

Ama ne Mustafa Kemal Atatürk, ne Attila, ne Cengiz Han, ne de tarihte izini bırakmış büyük liderler tam olarak bu yolu izlememişlerdir. Kaliteli Karar Verebilme ve Problem Çözebilme konusuna bu açıdan baktığınızda “nerede olmak istediğinize göre” problemleri çözüyor olmanın farklı bir durum olduğunu görebilirsiniz. Bunu bir şirket boyutuna indirdiğinizde hedef – yol – problem şeklinde geriye doğru gelmeniz kariyerinizde ilerlemek istediğiniz doğrultuyu destekleyecektir.

Şimdi bu yetkinliği tarif etmeye çalışalım :

Bir durum karşısında analiz, bilgelik, tecrübe ve mantıksal metodları kullanarak karar verebilme, farklı kaynaklardan bilgi edinmeye açık, diğerlerinin tecrübe ve yeteneklerini talep etmeye çekinmeyen ve bu sayede problemi kalıcı olarak, bir daha tekrar etmeyecek biçimde çözmeye çalışmak.

Bu yetkinliğe sahip olunup olunmadığı nasıl anlaşılacak ?

* Öncelikle problemi çözebilmek için ne tür bilgiye sahip olunması gerektiğine karar verebilmek önmeli. Diğer bir deyimle hem problemi doğru anlamak hem de bulunulan noktayı doğru değerlendirmek için hangi bilgiye ihtiyaç var hangi bilgi bize bir şey katmaz, bunu algılamak gerekir. Büyük resmi görebilmek işte bu aşamada gereklidir.

Örneğin bir fabrikada iş merkezlerinin hangi verimlilikte çalıştığını anlamak için fazla uzun bir süre gerekmez ancak çoğu kez bilgi toplama yoluna sapılıp aylarca bilgi toplanıyor olabilir. İşte bu noktada “hedef – yol -problem” konusu ortaya çıkar. Amaç sistemi sürekli izlemek ve izleme sonuçları ile sistemi yönetmek ise sürekli bilgi toplama ve ilgili konular çözülmesi gereken problemlerdir ancak sistemin verimliliğini büyük adımlar ile yükseltmek için bu çoğu zaman gerekmez.

* Sonuca götürecek soruları sorabilmek, başkalarının da tecrübelerini yapıcı bir biçimde sürecin içine katabilmek, konuyu dağıtmadan ilerleyebilmek problem çözebilenler ile yolda kaybolanlar arasında bulunan bir farktır. Bazı insanlar detaylar üzerinden gider, ne kadar çok bilgileri olursa o kadar iyi bir çözüm bulabileceklerini düşünürler. Sonuca odaklı olmak, büyük resmi görmek, konuyu dağıtmamak ve kararlı olmak temel özelliklerdir.

* Problem yönetilebilir, incelenebilir parçalara bölünmesi gerekiyor ise yapılmalıdır. Böl ve yönet eski bir deyimdir, sistematik düşünmeye alışkın kişiler bunu kolaylıkla gerçekleştirir ancak bir çok kişi için anlamlı parçalara bölmek güç bir iştir.  Problemi anlamsız parçalara bölmek demogogların da izlediği yollardan birisidir. Kaliteli Karar Verebilmek için çözmek istediğiniz problemin esasını anlamış olmanız gerekir yoksa altı kör adamın fil tarifi yapmaya çalışması gibi bütünü gözden kaçırabilir veya başkaları tarafından hiçbir çözümün olmadığı bir boşluğa sürüklenebilirsiniz.

Önceliklerin tespit edilebilmesi, maliyet – fayda – risk elemanlarının anlaşılması, ana konudan uzaklaşmadan alternatifleri algılayabilme bu alanda önemli yetkinliklerdir.

* Çözümü oluşturken kanıtlanmış teorilerden faydalanarak benzeşimler oluşturmak, bu sayede daha geniş kapsamlı bir çözüm bulabilmek için çalışmak da ayırt edici bir noktadır. Bu sayede asıl önemli olan gözden kaçmamış olur.

* Pazar ve rekabet koşullarının doğru analiz edilmesi ve karar verme sürecinde dikkate alınması önemlidir. Etkin problem çözücü kişi pazarı, trendleri, rekabeti ve geleceğin resmini algılamaya çalışmalıdır. Bunu yaparken hem kısa hem de orta ve uzun görüşü bir potada eritebilmelidir.

* Problem çözücü kişi bulduğu çözümü başkalarına aktarabilmelidir. Bazı insanlar problemi anlatırlar ama çözümü söyleyemezler, bu tür kişiler problem çözücü değildirler. Neyin nasıl yapılması gerektiğini başkalarına açıklayabilmek kaliteli karar verebilen insanların bir özelliğidir.

Tarihte bir çok hatalı karar vardır, işte bunlardan biri (alıntı vikipedi’den …)

7 Eylül 1812 günü gerçekleşen Borodino Savaşı, Moskova?nın yaklaşık 110 km. batısında, Moskova nehri üstündeki köprübaşında yapılmıştır. Napolyon Ordularını durdurmayı başarmakla birlikte Rus Ordusu’nun kayıpları, mevzileri uzun süre elde tutabilecek durumda değildir. Kutuzov, geri çekilme kararı verir. Hiç bir askeri direnişle karşılaşmadan Moskova’ya giren Napolyon, Rus Çarı’nın bir barış antlaşmasına yanaşmaması, Rus Ordusu’nun imha edilmemiş olması ve kış şartlarında ordusunun ikmalinin neredeyse olanaksız hale gelmesi dolayısıyla Rus topraklarından geri çekilmek zorunda kalmıştır. Ordusunun büyük bir bölümünü bu geri çekilme sırasında kaybetmiştir. Rus Ordusu, onları sürekli olarak izlemiş ve yıpratmıştır.

.

Rusların geriye çekilmesi ile Napolyon ordularının dümdüz Moskova’ya kadar gidip sonra da geriye dönebileceğini düşünmesi mevcut durumu anlamama ve ileriyi görememe sonucu “kalitesiz bir karar” olarak tarihe geçmiştir. Bunun kadar dramatik olmasa da günümüz iş dünyasından da onlarca örnek bulunabilir.

Zaman zaman doananımı ve insan gücü oldukça büyük şirketlerin nasıl hata yapabileceğini anlamak için Gelibolu Savaşında İngilizlerin verdikleri kararlara, Napolyon ve yüz yıl sonra Hitler’in Moskova seferlerine, Truva Savaşına, Pers İmparatorunun Cengiz Han tarafından gönderilen elçinin başını kesmesi ve sonrasında yaklaşık 1 milyon vatandaşını kaybetmesine bakarak anlayabilirsiniz. Çoğu kez yapılan hata “kendini çok zeki veya çok güçlü görmek” kaynaklıdır. Yılların komutanları bu hataları yapıyorsa şirket yöneticileri ne yapsın.

Son söz : Çok analiz yapmak doğru karar için yeterli değildir, doğru yere bakmak ise esastır.

Not : Bu yetkinlik tanımlarını kariyerinde ilerlemeyi, talip olacağı görevleri, pozisyonları gerçekten isteyen kişiler için yazıyorum. Bu sayede kendilerini işe alacak veya kariyer rotalarında ilerlemeleri için onlara destek olacak, yön verecek kişilerin hangi kriterlere dikkat ettiklerini bilmeniz gereklidir. Diğer yandan şirketlerde ?performans ölçümü?, ?performans yönetimi?, ?yetkinlik esaslı değerlendirme? giderek yaygınlaşmaktadır. Bir profesyonel olarak kariyerinizi geliştirmeniz bu dünyanın kurallarını ve bakış açısını anlamanız ile mümkündür. Sizlerinde yorum veya yazılarınız ile katkılarınızı bekliyorum.