Archive for Kasım, 2012

20 Kasım günü Işık Üniversitesi öğrencilerinin daveti üzerine pazarlama hakkında kısa bir konuşma yaptım. Nazik davetleri için kendilerine teşekkür ederim.

Eveeeet, hem de ne biçim … dediğinizi duyar gibiyim.

Boks seyreder misiniz ?

Benim çocukluğumda Muhammed Ali, Joe Frazer, George Foreman vardı, ünvan maçları hep sabaha karşı yayınlanırdı … Bazen uyanıp seyretmeye çalışırdım. Her birinin kendisine göre stili vardı, elbette şimdiki boksörlerin de var ama ben artık kim kimdir bilmiyorum.

Boks iki eli olan insanların yapabildiği bir spor, bir veya iki eliniz ile korunur daha sonra sağ veya sol eliniz ile rakibinize vurmaya çalışırsınız. Eğer tek kolunuz var ise işiniz güç değil mi ? Bunu ancak süper karakterler başarabilir, o da çizgi filmlerde.

Tek kollu iseniz boks yapmıyor olmak herhalde en iyisi, belli ki dayak yeme ihtimaliniz oldukça yüksek.

Çok sayıda şirket bence tek kollu boksöre benziyor … Bu cümleleri hiç duydunuz mu ?

- Fiyatı indirmeliyiz, başka bir şeye gerek yok (İndirdikten sonra başka şeylerin olduğu görülecektir)

- Reklam yapmalıyız, kimse bizi tanımıyor (Reklam iyi bir şeydir, benim tanıdığım çok sayıda insan bu yolu denedi sonra da olmuyor muş dediler)

- En iyi makarnayı kullanıyorum yine olmuyor, müşteri gelmiyor (En iyi sendromu çok tehlikelidir, en iyi ürün, en iyi satıcı, en iyi fiyat … sürer gider ama lider başkası olarak kalır)

- Ürünü geliştirmek yıllarımı aldı, niçin almıyorlar … (Geliştirdiğiniz için toplum adına teşekkürler ama bize sormuş muydunuz acaba ! )

- Çok fazla tanıtım parası harcadık, satışlar ok gibi fırladı ama kalite sorunları bizi çok hırpalıyor (Reklam yolu açar ama ürün kendisi ilerlemek zorundadır)

- Düşük fiyat için büyük bir kapasite ile yola çıktık, sonra ekonomik kriz olmuştu ya, işte o zaman çekildik (Çok bilinen bir hikaye, düşük fiyatın tek yolu yüksek kapasite değildir)

- Kimse bizim gibi yapamaz, en çok biz satacağız (Tarih ve ticaret odası kayıtları bunlar ile dolu)

Bunların hepsi bir şirketin tek kol ile saldırısını veya müdafasını ifade eden cümleler …

Şirketlerin düşünmesi gereken çok sayıda parametre var, finansal yeterliliği konuşmaya bile gerek yok. Eğer öngörülen kalkış süresi için paranız yok ise veya kalkış sürenizi kısa tutarak finansal ihtiyacınızı küçük göstermek istiyorsanız daha fazla konuşmaya gerek yok çünkü maceranız kısa sürecektir. Şirketleri karsızlıktan önce nakit akışının olmaması öldürür. Bu açıklama sizin için yeterli değil ise bu olayı olması gerekenden daha kısa bir pistte havalanmak isteyen bir uçağa benzetebilirsiniz, pist biter ama uçağın tekerlekleri hala daha yere değiyordur.

Diyelim ki finansal hesaplamanız mantıklı, o zaman ringe çıkabilir veya uçağınızı havalandırabilirsiniz.

Şimdi göreviniz bir yandan kendinize uygun, kazançlı ve yeterince büyük pazarları keşfetmek, o pazarın ihtiyacını okuyup müşteriyi tatmin edecek ürün ve hizmetlerini üretmek, bunları yaratırken kaynaklarınızı nasıl en az kullanacağınızın yolunu bulmaktır. Rakipten daha kısa sürede, daha iyi fiyat / değer dengesini sağlayan, müşterinin arzusuna uygun veya zaman zaman onun bütçesi dahilinde beklentisini aşan öneriler geliştirmek (sizin bütçeniz değil onun bütçesi) ile başarılı olunabilir gibi görünüyor (cümle içinde geçen “değer” kelimesi hatalı konumlandırılır ise sonuç hiç iyi olmaz).

Ama bunun için iki kola ihtiyacınız var …

1. Stratejik Pazarlama (Stratejik Planlama ile başlar ve devam edilir)

2. Operasyonel mükemmellik

Bunlardan biri zaman zaman rakibi yumuşatmak için diğeri ise yere indirecek darbeyi üretecek. İndiremeseniz bile puan ile kazanabilirsiniz. Kol sayınız bir (1) ise belki çok sert vuracaksınız ama rakip biraz dayanıklı ise savunmanız zayıf olduğu için en az 3 adet darbe alacağınız kesin, gerisini siz düşünün.

Diyelim ki mükemmel bir operasyon becerisi sonucunda en ucuz sandalyeyi siz yapıyorsunuz … Bu sizin çok başarılı ve zengin olacağınızı garanti eder mi ?

Bu soru böyle sorulduğunda çoğu kişi hayır, daha başka şeyler de var elbette gibi mantıklı bir cümle söyler. İşin sahibi  siz iseniz çoğu kez bunu unutur ve en ucuzu yapabiliyor olmanın yeterli olacağını düşlersiniz, duvara vurup uyanıncaya kadar. Dışarıdan bakınca bariz olarak görünen nedense olayın içinden görünmez (bu konu değişen paradigmanın olayın içinden görünmemesi ile aynıdır).

En Ucuz ifadesini En İyi ile değiştirelim …

Diyelim ki en iyi kahve sizde olduğuna inanıyorsunuz. Buna güvenerek şu anda ortaya çıkıp en çok iş yapacak olan kahve zincirini kuracağım deseniz kaç kişi parasını bu işe yatırır … Size biri yabancı diğeri yerli olan 2 kahve zincirine ilaveten benzer ürünleri satan ve oldukça büyük zincirlere karşı “ama benim kahvem çok iyi” cümlesinin yeterliliğine inanmadıklarını söylemezler mi ? Ya da size çok ünlü bir fast food zincirinin ismini söyleyip “en iyi köfte onların değil ama …” ile başlayan bir cümle kurmazlar mı ?

Görüldüğü gibi “operasyonel mükemmelik kazanır, kazandırır” yolu asfalt ve düz değil.

Diyelim ki çok paranız var ve halen pazarlama = reklam olduğunu düşünenlerdensiniz. TV, gazete, sosyal medya sizinle çalkalanıyor, her taşın altından çıkıyorsunuz. Önce roket gibi fırlayan satış eğrisi hızla geriye doğru dönüyor, toplantılar … toplantılar.

Acaba kutunun rengi mi hatalıydı yoksa reklam filminde oynayan hanımın yaşı mı uygun değildi … sonu gelmeyen tartışmalar.

Pazarlamanın eksenlerini kavramadan, kolaycı bir tercih ile paranızı harcıyor olmanız yetmeyecektir, para her kapıyı açar derler ama miktarını söylemezler.

Akşam hangi yoğurdun reklamı vardı ? Bugün gidip o yoğurdu aldınız mı ?

Hafta sonu gazetenizin içinden çıkan ve size “elit bir hayat” sunacak olan site reklamı sizi yerinizden zıplattı mı ? Zıplattı ise 2 yıl vadesiz, üstüne kira garantili satış vaatleri başkaları için mi yapılıyor ?

Bankalar her akşam şunu – bunu yapıyoruz diye niye çırpınıyor ancak bunun yerine müşterisinin hesabından hesap işletim ücretini nasıl almayabilirim diye düşünmüyor … düşünmüş olanlar niçin kendilerini ifade edemiyor ?

Ödül kazanan  web siteleri yapıp sonra o site de bulunan bilgi formuna cevap vermiyor olmayı da oldukça “stratejik” bulduğumu söyleyebilirim, umurumda değilsiniz demenin uzun yolu …

Anlat anlat bitmez …

Stratejik Pazarlama … çok karizmatik !  Belki bu yüzden ona dikkat etmiyoruz. Herhalde bu bize uymaz diye düşünüp bu sonuca varıyoruz. Halbuki olay basit, hedefin ne ? Bugün bu hedefe ulaşabilmek için ne yapıyorsun ? Yaptıkların bu hedefe uygun mu ? Hedef kendi içinde yeterli ve mantıklı mı ? Bunun gibi soruların cevabının aranması diyebilirsiniz, ancak reklam yapmak, fuara katılmak, broşür bastırmak diyemezsiniz. Peki stratejik plan veya pazarlama çalışması  tek başına yeter mi ?

Eğer bünyeniz verimli değil, operasyon yönetiminiz kaçaklar ile dolu ise pazarlama planınızın mükemmel olması yetmeyecektir. Tıpkı canlılar dünyasında olduğu gibi. Kaynaklarını en verimli kullanan canlılar dünya üzerinde daha uzun süre varlıklarını sürdürür. Örneğin tek bir yemek ile 1 yıl idare edebilen timsah 50 milyon yaşında iken yediklerinin yarısını kullanabilen ve her gün beslenmek zorunda olan fil 4 milyon yaşında. Stratejik Plan sizi doğru işe yönlendirir ama işleri nasıl doğru yapacağınıza pek karışmaz, orası operasyonel mükemmellik – taktik alanıdır.

Tek kollu şirket ne kadar sopa yer, bir tahmininiz var mı ?

Muhtemelen çok.

Şirketler çoğu kez konjonktür sayesinde ayakta durur ve yaşar. Ortam koşulları, yoldan geçen ve ürünü zaten talep edenlerin çokluğu, rakiplerin çok farklı düşünmüyor olmaları, bulunduğunuz konum, ailenizden gelen para …

Ne zaman problem yaşar ?

Şirketlerin çoğu bazı şeyleri hatalı veya bazı şeyleri eksik yaptıkları için rekabet dışı kalmaz. Genellikle onu başarıya taşımış olan iş yaklaşımı ile pazar gerçeklerinin uyumluluğu sona erdiği için başları belaya girer şirketlerin.

Şirketin stratejik pazarlama planı pazar gerçeklerinin değişimini (müşterinin sesi, inovasyon etkisi, sosyal yaşamın değişim yönü, değer sistemi … ) içermiyor ise sizinle pazar arasında ayrışma başlar, çok verimli bir bünyeniz olsa bile.

Şirketler bazen kaynak bazen zaman bazen ise görüş kıtlığından iki kola sahip olmaları gerektiğini unutur, unutmak ister. Çoğu kez konfor zonu buna engel olur, işler yürüyordur … Yediği dayak genellikle çok ani olmadığı için refleksleri çalışmaz. Fakat aldığı her darbe enerjisini biraz daha azaltır. Bunu yerine koyabilmek için insanlar bir şeylerden vazgeçer, bu süreç değişmez ise iplerin kopacağı noktaya gelinir ve hakem saymaya başlar …

Stratejik Pazarlama ve Rekabet Stratejileri, ne zaman saldırmalı, ne zaman savunmalı veya ne zaman gerilla gibi davranmalısınız ?

Bizim rakibimiz yok !

Böyle inanıyor olmanız sadece rakibinizin işine yarar. Rekabet her zaman var, her zaman bir şey yapmak ile yapmamak arasında karar veririz, işte o an iki fikir veya iki ürün çarpışır.

Rakibiniz her zaman bir başka firma olmayabilir. Hayat stilinin değişmesi, sosyal koşullar, başka bir teknoloji sizi işinizden edebilir. Bazen de hiç ummadığınız ve sizin ile aynı işi yapmayan birisi size rakip olabilir. örneğin akşam yemeği için müşteri bekleyen lokantaların rakibi AVM’ler veya sinemalar olabilir. Kısacası kolay yemek yok.

Diğer yandan bir rakip ile karşılaştığınızda veya karşılaşmak istediğinizde ne yapacaksınız, ilk hamle sizden mi gelmeli ve nasıl düzenlenmeli ya da karşıdan gelen bir hamleye karşı ne yapıyor olmalısınız ? İşte seminerimiz bu alanda kendisini geliştirmek isteyen yöneticiler için. Sadece yenilmeyenler yoluna devam edebilir, şirketinizi rekabet oyununda öne çıkartmak için oyunun kurallarını belirleyebilmeli ve rakibinizi ya sahayı terk’e ya da hata yapmaya zorlamalısınız.

Seminer Bilgileri

Tarih, Yer ve Saat

30 Kasım – Cuma

Fenerbahçe Faruk Ilgaz Tesisleri (Fenerbahçe Parkı – Kadıköy)  : 9:30 – 17:00

Lütfen Saat 9:00′da salonda bulununuz

Öğlen Yemeği, Seminer Notları ve Sertifika Dahildir.

Düzenleyen : Cengiz Pak

Katılım İçin :

Seminer Katılım Ücreti : 425 TL + KDV

Seminer kaydını  23 Kasım Cuma akşamına kadar yapan veya daha önce Stratejik Pazarlama seminerlerinden herhangi bir tanesine katılmış olanlar % 30 iskontolu olarak 425 TL yerine 295 TL + KDV ödeyerek bu seminere katılabilir.

Rezervasyon ve Kayıt

(216) 360 65 60 Aliye Duman

e-posta : aliye@temelteknoloji.com

Banka Bilgisi :

TEB Kalamış Şubesi (Temel Teknoloji – Cengiz Pak)
IBAN No : TR570003200004200000097043

Katılmak isteyen firmaların rezervasyon yaptırdıktan sonra katılım bedelini yukarıda bulunan banka hesabına yatırmış olmaları gerekmektedir.

———————————————-

Pazarlama Savaşı ve Rekabet Stratejileri Seminerine Niçin Katılmalısınız ?

Bir kaç ?on yıl? boyunca müşteri odaklı üzerine konuşuluyor. Peki bu yeter mi ?

Her firma günün birinde rakibi ile karşı karşıya gelir veya baskısını, nefesini ensesinde hisseder. İşte bu tür dönemlerde ?rakip odaklı? olmak gerekir. Rakip odaklı olmak ise ya savunma ya da saldırı anlamına gelir.

Rekabet stratejinizi doğru oluşturmak firmanızı ileriye götürecektir. Diğer türlü ise savaş alanından mağlup ayrılan siz olursunuz.

Bu çalışmamızda pazarlama alanını bir savaş alanı gibi görerek stratejiler oluşturmaya çalışacak, rakibin ve kendinizin yerini belirleyerek en uygun planı nasıl yapabileceğinizi izlemiş olacaksınız.

Kimler katılmalı

Şirket üst yönetimi, iş sahipleri, danışmanlık hizmeti verenler, pazarlama ve satış yöneticileri ve ekipleri, stratejik planlama çalışması yürütmekte olan kişiler.

Rekabet Stratejileri ve Pazarlama Savaşı Seminer İçeriği

Rekabetin oluşumu ve Porter?ın 5 kuvvet analizi

Bir şirketin hangi kaynakları rekabetçi stratejiye katkı sağlar ?

Rekabet avantajı elde etmek için Porter?ın Jenerik Stratejileri

Rekabet avantajının korunması için 4 yol nedir ?

Müşteri odaklı olmak yeterli mi ?

Saldırı ve Savunma Stratejileri

5 Temel Rekabet Stratejisi

- Yok Et ve Hasat Stratejileri, ADL ve Boston Matris analizleri nasıl yapılır

- İnşa, büyüme ve saldırı stratejileri

? Doğrudan Saldırı ? Frontal Attack

? Yandan Atak ? Flanking

? Kuşatma ? Encirclement

? Yandan Geçme ? By Pass

- Savunma stratejileri

? Konum savunm ası ve pozisyonun korunması ? Position Defence

? Kanat atağına karşı savunma ? Flank Defence

? Rakibin hazır olm adan saldır veya korkut ? Pre Emptive

? Kontra Atak ? Counter Offensive

? Hareketli Savunma ? Mobile Defence

? Küçülerek Savunma ? Contraction Defence

- Gerilla Stratejisi (Saldırı ve Savunma)

- Niş alanların bulunması ve Odaklanma stratejisi

- Gerilla Saldırısı Nasıl Yapılır

—————————————————————————————-

Kurum içi eğitim almak isterseniz aşağıda bulunan teklif isteme formunu doldurunuz …

Kurumsal Eğitim Talep Formu



İsminiz

E-Posta adresiniz

Firmanızın İsmi

Telefonunuz

Size Nasıl Yardımcı Olabilirim

Adresiniz

—————————————————————————————-

Jobs Apple için basitleştirmeyi bütün yazılım ve cihazların sorunsuz olarak bir arada çalışabilmesi olarak da değerlendirdi, ortaya Apple ekosistemi çıktı.

Jobs ve Apple müşteri tecrübesini geliştirebilmek için tasarım ile kullanım arasında kalan süreçleri bir bütün olarak tasarladı. “İnsanlar işleri ile meşgul olsunlar, bilgisayarlarını ve telefonlarını nasıl bir arada çalıştıracağım diye düşünmesinler” yaklaşımını benimsedi.

Aynı dönemde Microsoft ve Google ise  herkesin kendi platformlarını bir şekilde kullanmaları yönünde hareket etti. Jobs’a göre bu ürünleri karmaşık hale getiren bir iş modeliydi.

Steve Jobs kendisini bütünden sorumlu görüyordu, içinde Apple olan herhangi bir ürünün başkalarının hatalarından etkilenmemesi yönünde düşünüyor ve mükemmel müşteri tecrübesinin gerçekleşmesi hakkında kendisini sorumlu tutuyordu.

Elbette bu yaklaşım kısa dönemli kazanç elde fikir ile çelişir ancak ortaya çıkardığı ekosistem kullanıcıların kendilerini güven içinde hissetmelerine ve bunu takiben müthiş bir pazarlama başarısını yarattı.

Hürriyet / Bumerang tarafından düzenlenmekte olan blog yarışmasında “En Çalışkan Blog” kategorisinde oylarınız sayesinde ilk 10 arasına girdim. Öncelikle oy verenlere ve oy vermeye yetişemediğini benimle paylaşan arkadaşlara teşekkür ederim.

Tags:

Basit olmak kolay değildir. Apple bunu ürünleri ile başarmış, basit olmanın karmaşık olmaktan farkını kolayca kullanılan yazılımları ve cihazları ile kanıtlamıştır.

Jobs basit olmak ile Atari’de, gece vardiyasında çalışırken tanışmıştır. O zamanlarda Atari oyunları hiç bir el kitabı olmadan anlaşılabilen ve oynanan yazılımlardı. En uzun açıklama gerektiren oyun olan Star Trek için sadece iki satır vardı …

1. Insert quarter.

2. Avoid Klingons.

Jobs Xerox’un Palo Alto araştırma merkezinde grafik arabirimi olan bilgisayarı ve mouse’u gördükten sonra daha basit olanını tasarladı. Xerox’un mouse birimi 3 tuşlu ve 300 USD değerindeydi. Jobs tek tuşlu bir mouse’u 15 USD’ye ürettirmek için çalıştı.

Basitleştirmek için kullanımı anlamanın yanısıra üretim akışını da basitleştirmek gerektiğini planlamalısınız. Görünüşte basit gibi görünen bir ürün için uygulanması güç süreçler yaratıyor iseniz basitleştirme hedefinden uzaklaşıyorsunuz demektir.

iPod tasarım sürecinde “Şarkı, şarkıcı, album, hangisine göre aramak istiyorsunuz” sorusuna “niçin böyle bir şeye ihtiyaç var ki ?” diye sorgulayarak iptal etmişti. Daha sonra ise “açma / kapama” düğmesini sorguladı ve yok etti. Bunu ilk söylediğinde ekibi önce şaşırdı ama sonra gerçekten niye var ki diye sorarak tasarımdan çıkarttılar.

Basitleştirme ile yalınlaşmayı yakın akraba olarak değerlendirebilirsiniz. Sürecinizin içinden gerekmeyeni çıkartmak için önce gerekmeyeni bulmalısınız. Bunun için ise yapmanız gereken “olay yerine gitmektir” yani müşteri ile ürünün buluştuğu yere.

Kaynak : Walter Isaacson

Herkesin işini siz mi yapmak zorunda kalıyorsunuz ? Sizinle beraber çalışanlar kendilerinin yapması gereken işleri sizin kucağınıza mı bırakıyorlar ?

Bir çalışanınız ile karşılaştığınızı hayal edin.

- Sizinle bir dakika görüşebilirmiyim, bir problemimiz var.

Sonra size açıklamaya başlar, siz dinlersiniz. Yirmi dakika sonra problem hakkında öğrendiklerinize göre içine girmeniz gerektiğini anlamış olursunuz, fakat henüz karar verecek kadar konuya hakim değilsiniz.

- Bu çok önemli, şu anda tartışacak kadar vaktim yok, ben bir düşüneyim sana dönerim diyor olabilirsiniz.

Konuşma başlamadan önce maymun çalışanınızın omuzundaydı, konuşma başladığında maymunun bir ayağı çalışanınızın diğer ayağı sizin omuzunuza basmaya başladı, siz “bir düşüneyim” dediğinizde ise maymun sizin omuzunuza zıplamış oldu. Geçmiş olsun !

Halbuki problem sizin değildi, bıraksaydınız çok güzel bir öneri gelebilirdi, delege etme pratiğiniz gelişmiş olsaydı hem siz hem de çalışanınız bundan faydalanacaktı.

Siz ne yaptınız ?

Bir kere problemin sorumluluğunu kabul ettiniz ve daha kötüsü çalışanınıza rapor vereceğinizi söylediniz … Bu sayede çalışanınız bu konu hakkında düşünmeyi bırakmış oldu, sizinle karşılaştığında “Bir çözüm bulabildiniz mi …” gibi sorularda soracak, artık onun işini siz yapacaksınız.

İşte bunun olmaması için maymunları nasıl yöneteceğinizi öğrenmelisiniz. Aksi takdirde hem çalışanlarınızın gelişmesini durduracak hem de dünyanın en meşgul adamı olarak hiç bir işe yetişemeyeceksiniz (sitede bulunan delege etmek ile ilgili yazılardan da faydalanabilirsiniz)

Peki ne yapılabilir (Maymun = İş) :

1.  Maymun tarif edilmeli, konuşmanız bir sonraki hareket netleşmeden bitmemeli ve bu ben sana dönerim olmamalı.

2.  Maymuna kimin bakacağını bulun ve bu siz değilsiniz. Maymunlara organizasyonunuz içinde mümkün olan en alt seviyede bulunan birisi bakıyor olmalı.

3.  Maymunlar başıboş bırakılmamalı. Başıboş kalmamaları için tavsiye etmek ve dinlemek için zaman ayırmalısınız, ancak bu sırada maymun sizin omuzunuza zıplayamamalı. Bu kural bir işi başarılı delege edebilmenin esaslarındandır.

4.  Maymunu kontrol edin. Maymunu başkasının omuzuna bindirmiş olsanızda uygun aralıklarla kontrol etmelisiniz.

5. Randevusuz maymun kabul etmeyin, bırakın maymun kimde ise biraz daha düşünsün.

6. Elektronik posta ile maymunların size gönderilmemesi için tedbir alın, sözlü cevap verin ve hemen sahibine teslim edin.

7. Daha fazlası için delege etme konusunu inceleyin

Odaklanma

Neyi yapmayacağınıza karar vermek neyi yapacağınıza karar vermekten çok daha güçtür.

Jobs 1997 yılında Apple’a geri döndüğünde Apple bir düzine farklı Macintosh üretiyordu. Bir kaç hafta durumu inceledikten aşağıda gördüğünüz 2x 2 matrisi çizdi :

Her bir göze en iyi ürünün tasarlanmasını gerisinin iptal edilmesini istedi. Şirketi tekrar büyüme temposuna geri döndürdükten sonra her yıl Apple içinden seçtiği 100 kişi ile toplantılara girmeye ve şu soruyu sormaya başladı :

Bundan sonra yapmamız gereken 10 şey nedir ?

Her ekip üyesi kendi önerisini listeye sokabilmek için uğraşırdı. Jobs mantıksız bulduğunu eler, kalanlardan ilk 10 listesini yaptıktan sonra son 7′nin üstünü çizerek sadece bu 3′ünü yapabiliriz derdi.

Odaklanma Jobs’un iş ve özel hayatında izlediği bir yol olmuştur. Yaşamının son zamanlarında Larry Page (Google) kendisini ziyarete geldiğinde ona da aynı tavsiyede bulunmuş ve eğer odaklanmaz ise sonunun Microsoft gibi olacağını söylemişti. Larry Page 2012′de çalışanlarına az sayıda ürüne odaklanılacağını (Android, Google+ …) açıkladı.

Kaynak : Walter Isaacson

Danışmanlık değişmek için alınan – verilen hizmettir. Alan taraf bunu planlamıyor ise danışmanlık hizmeti yerine eğitim veya başka türlü hizmetlere yönelmelidir.

Bir insan, şirket, organizasyon içinde bulunduğu durumdan diğer başka bir duruma (changing states) geçebilmek için danışmanlık hizmeti alır veya bir danışman bu hizmeti veren insandır.

Değişim fiziksel, zihinsel, teknolojik, organizasyonel, psikolojik, konum gibi farklı eksenlerde planlanıyor olabilir.

Bir danışmanlık projesinde “değişim”  engellendiğinde veya planlanmadığında ise işin kendisinin gerçekleşmeyeceğini bilerek davranmak yerinde olur. Hedef, değişimi gerçekleştirmek olmalıdır.