Archive for Temmuz, 2015

stok95

Stoklarınız % kaç doğru?

Şirketlerin iş yapma biçimini anlayabilmek için sorduğum sorulardan bir tanesi budur, dolayısı ile bu soruyu çok kez sordum, aldığım cevaplar genellikle % 90′dan büyük. Elbette tek başına bu soru ve cevap o şirketin iş yapma biçimini ortaya çıkartamayacağı için cevabı biraz deşiyorum, diyorum ki :

Malzemeler için (ürün, hammadde, vb …) tolerans sınırlarınız belirli değil mi ?

Ne toleransı !!!

Tolerans tanımı yapılmadan stok kayıt doğruluğunu ölçemezsiniz ki … diyorum

Biz öyle yapmıyoruz, tam tutacak mı diye bakıyoruz.

100 farklı malzemeyi saydınız ve bilgisayar kayıtlarınız ile kıyasladığınız zaman kaç tanesi tutuyor ?

Aaaa, ama biz öyle de yapmıyoruz, zaten biz stoklar için bilgisayarımıza pek güvenmeyiz.

Nasıl yapıyorsunuz ?

Sayıyoruz, muhasebeye veriyoruz, onlar değerlendiriyor, dibini tutturuyorlar, bir şikayetleri olmuyor.

Buna benzer cevaplar alıyorsam … O zaman “Fiili Maliyet Sisteminizden de şüphe etmelisiniz” diyorum.

Maliyet sisteminizden şüphe ediyorsanız zaten başka bir şeyden şüphelenmenize gerek kalmamış demektir, tek başına bu yeterli.

Ne yapmalısınız ?

Bu iş sadece yazılım almak ile çözülmez ama öncelikle işe uygun bir yazılımınız olmalı. Stok yazılımı işte, ne olabilir ki deyip geçmemeninizi öneririm. Yazılım ve donanım tamam ise sıra gelir işin kurgusuna. Kurgunun ve adımların size uygun tasarlanması belki de yazılımınızda buna uygun değişikliklerin yapılması gerekecektir. Düşündüğünüzden uzun ve bilgi gerektiren bir iştir, sakın stajyerlere teslim etmeyin.

 

Tags:

68girisimci

Türkiye?nin iyi bir girişimci fırını olmadığına dair veriler iki uluslararası endeks ile de ortaya konuyor:

1. Cornell Üniversitesi, INSEAD ve Birleşmiş Milletler tarafından yayınlanan Global İnovasyon Endeksi?nin hesaplanmasında inovasyon girdileri (kurumlar, insan kaynağı ve araştırma, altyapı, piyasaların, ve firmaların gelişmişlik seviyesi) ve çıktıları (bilgi ve teknoloji çıktıları, yaratıcı çıktılar) kullanılıyor. Bu endekse göre yapılan sıralamada Türkiye dünyadaki 142 ülke arasında 68. sırada yer alıyor.

2. Toronto Üniversitesi?ne bağlı olan Martin Prosperity Institute tarafından yayınlanan Global Yaratıcılık Endeksi ekonomik gelişimin üç bacağını teknoloji, yetenek, ve hoşgörü olarak tanımlar. Bu endeks 82 ülkede sürdürülebilir refah beklentilerini ülkedeki ekonomik, sosyal ve kültürel faktörlere dayandırarak ölçmeyi hedefler. Türkiye toplam yaratıcılık endeksinde ise 82 ülke arasında 68. sırada.

İş dünyasının ekosistemi iyileştirilmedikçe bu böyle devam edecek. Devlet teşvik sistemi ile kahraman yaratmayı bırakıp herkesin faydalanacağı ortamın iyileştirilmesine bakmalı. Eğer girişimciler “burada olmaz” diye inanıyorlar ise gerçekten de olmaz !

Tags:

dusuk_oee

Verimlilik, planlama ve iyileştirme gibi konular çok konuşulur ama az uygulanır. Çünkü konuşmak kolay ama gerçekleştirmek birikim ve kararlılık gerektirir. Sanayinin içinde geçirdiğim son 20 seneye göre ülkemizde kurulu kapasitelerin etkinliği  %50-60 aralığındadır. Etkinliğin % 35 olduğu yerlerde bile sorduğunuzda % 75′in üzerinde olduğunu söylerler. Formülleri kendimize göre değiştirip kapasite kullanım oranımız % 80 demek şirkete para kazandırmaz sadece iyileştirme fırsatlarını yok eder.

Üretim yapan şirketlerin kullandıkları verimlilik formülleri çoğunlukla gerçeği ifade etmez, halbuki formüller ile aklını karıştırmamış herkes şu basit ilişkiyi bilir …

Verimlilik = Kusursuz Olarak Yapılan / Teorik Olarak Yapılabilir Olan

Diğer bir deyim ile bir iş merkeziniz var ve bir vardiya içinde 3000 adet parça işleyebilir ama çıkan sağlam parça 1350 ise (sebepleri sıralayın ama gerçek bu, zaten size de yok etmek için bu sebepleri arıyordunuz değil mi ? ) Verimlilik = 1350/3000, kısacası % 45.

Ancak şirketler sıra ölçmeye ve raporlamaya geldiğinde daha farklı yollar izleyip bu oranı yükseltilir. Bence artık orjinal tanıma dönmenin zamanı.

OEE – Overall Equipment Effectiveness diye bilinen ve dilimize Toplam Ekipman Etkinliği olarak çevrilebilen metod, şirketleri hatalı ölçümler veya kavram kargaşasından korur. Çünkü yöntem doğrudan “kayıplara” yoğunlaşır, onların giderilmesini yapılacaklar listesinin tepesine çıkartır. Bu sayede iyileştirme projeleriniz genel ifadelerden kurtulur ve önemli konulara odaklanabilirsiniz.

OEE yöntemi ile ölçtüğünüzde çoğu şirketin verimlilik oranı % 50 civarında çıkmaktadır, bir çok tezgahın ise oranları % 35-45 şeklinde olabilmektedir.

Dikkat ederseniz bir tezgahınızın OEE değeri % 45 ise o tezgahınızın üretim yapabileceği % 55 zamanı kullanamıyorsunuz anlamına geliyor. Kayıplarınızı azaltacak bir çalışma ile bu orantıyı % 60 çıkartmak sizin için hiç para harcamadan % 33 kazanç anlamına gelecektir. Kim size bedavadan % 33 kapasite sağlar ki ! … sadece siz kendinize bu iyiliği yapabilirsiniz.

Verimlilik artışı sizi hem ek yatırımdan, ek alan kullanımından, ek stok ve finansman kullanımından koruyacaktır. Şimdi sizde kendi verimliliğinizi “normal” formülü ile değerlendirin, bunu yaparken “ama”, “öyle değil”, “bugün bir istisna” gibi kelimelerden uzak durun ve sadece hesaplayın. Eğer bir petrol tesisi işletmiyor iseniz % 85 ve üzeri çok iyidir …

Eğer sayınız % 85′in altında kalıyor ise kendinizi geliştirebileceğiniz yer var demektir.

 

 

hangi_is_blog

Biz masa üretiyoruz …

Biz çikolata yapıyoruz …

Matbaa işindeyiz, belli olmuyor mu ?

Kızmayın ama size ne ürettiğinizi sormamıştım. Dikkat ederseniz “hangi işin içinde” olduğunuzu merak etmiştim. Firmaların % 99,9′u yukarıda gördüğünüz cevapları verir zaten çok az firma dünya yıldızı oluyor ve sebeplerden önemli bir tanesi bu … Hangi işin içinde olduğunu tarif edememek …

Yoluna devam eden her şirketin bir büyüme dönemi olur. Sonrasında bir rahatlık yaşanır ancak aslında şirket yavaş yavaş sahneden çekiliyor olabilir.

Artık radyo diye bir şeyin pek satılmadığını biliyoruz. Radyo konusunda başarılı bir şirketin şimdi ortalıkta olmamasını çok mantıklı buluruz, işin garibi o işin sahipleri bile bunu çok mantıklı bulur …

Radyo işi bitmişti … Ne yapalım yani diyebilirler.

Ama şirketin tükenişi bununla ilgili değildir aslında. Kendisini radyo üreten biri olarak konumlandırdığı için değişen ihtiyaçlar ile beraber yok olmuştur … Eğer kendisini “müzik dinleten” veya “haber veren” olarak konumlandırsa idi belki ortaya bambaşka bir sonuç çıkacaktı … Fark burada.

İşte bunun için stratejik plan veya stratejik pazarlama çalışmaları yapılır. Başka türlü günlük kavganın dışına çıkmanız pek mümkün olmaz.

* Not : Stratejik Plan veya Stratejik Planlama kelimelerini arattığınız zaman pek özel şirket sayfası bulamayacak, daha çok devlet kurumları, belediyeler ve üniversiteler ile karşılaşacaksınız. Bu bile şirketlerin niçin kısa ömürlü olduğunu anlatıyor galiba.

saleman1

Şirketiniz SOPA isimli, kurumların satın alabileceği bir ürüne sahip. Diğer bir deyim ile ürünümüz diş macunu gibi kişilerin marketlerden alabileceği bir şey değil. SOPA’nın hitap ettiği şirketler orta ve büyük şirketler olsun. Bir şirket SOPA veya rakip ürünü almayı düşündüğünde uzun uzun inceleme yapıyor ve nihayetinde aldıktan sonra yıllarca kullanıyor.

Yıllar geçiyor ama sizin şirket bu SOPA’dan çok satamıyor, yani istediği kadar satamıyor. Toplantılarda “yahu buna bütün şirketlerin ihtiyacı var ama ihtiyaçlarının ne olduğunu anlamadıkları için almıyorlar” gibi zeki cümleler sıkça tekrarlanır oluyor. Acaba fiyatı mı yüksek, acaba satıcılarımız mı yetersiz, acaba şu fonksiyon olmadığı için mi satılmıyor, acaba rakiplerin durumu nasıl, oh neyse onlarında satamadığını öğrenince biraz rahatlıyorsunuz !.

Bir varsayım yapalım. Pazar Bölümlendirme, 4P, Rekabet Stratejisi, ANSOFF falan her şeyin üzerinden geçtiniz, dersinizi çalıştınız, ürün son model, fiyat esnek, kısacası tam donanımlısınız.

Eğer herşeyiniz tamam ise o zaman sizin satış teşkilatı – ekibi – takımı işi yapamıyor demektir. Eğer şirketiniz dersini eksiksiz çalıştı ise satıcılarınız veya satış sisteminiz, kurgunuz hatalı. Aksini düşünmek mümkün değil çünkü diğer parametrelerin tamam olduğunu söylemiştiniz.

O zaman gelelim satış ekibinize ve sisteminize …

- Nasıl örgütlendiler ?

- Nasıl ölçülüyorlar ?

- Nasıl prim alıyorlar (alabiliyorlar ise …)

- Kurumsal müşterinin içinde nasıl gezineceklerini biliyorlar mı ?

- Ekip doğru insanlardan mı oluşuyor ?

- Nasıl bir planı uyguluyorlar ?

- Ürünün tabiatına uygun sunum yapabiliyorlar mı ?

Bir şirketin vurduğunu deviren satış ekibine sahip olması % 50′den az ihtimalle mümkün. Bunun için sistematik bir yolu yaratmalı, uygulamalı ve sürekliliğini garanti altına almalı. Kısacası ağzı laf yapan insanları bulmaya çalışmak yerine know – how geliştirmeli veya bulabiliyor ise hazırını almalıdır.

Tags: