sehir_imaj_cp

Pozitif imaja sahip olmayan şehirler bunu giderebilmek için ya marka olabilme mücadelesi vermeli ya da bu durumu kabul edip sıradan olmayı kabullenmeli.

Marka olabilmek için uzun bir çalışma ve gerçekten var olan ürün özellikleri gerekiyor. Eğer şehrin reklamı yapılan özellikleri gerçek değil ise yapılacak tanıtım ile negatif imajın artışı hızlanacaktır. Daha sonra bu imajı silebilmek çok uzun yıllar gerekir.

Aslında bu nokta ürün ne olursa olsun doğrudur. Ancak konu şehir olduğunda müşteri grubunda yer alanların ürünü deneme aralığı (bir turist için yılda 1 kez, bir yatırımcı için belki 5 yılda 1 kez veya taşınmayı düşünen bir kişi için belki de hayatında 1 kez) çok uzun olduğu için kaybedilen her kişi muhtemelen sonsuza kadar kaybedilmiş olabiliyor.

Bir şeyin, ister şehir ister çanta, marka olmasının arkasında bulunan bütün mekanizmayı eksiksiz ve madde madde sayabilmek mümkün değildir. Tanıtım elbette önemlidir ama yeterli olmadığını hepimiz biliyoruz. Ürünün (şehrin) sahip olduğu ruh, uzun yıllar boyunca sağladığı güven ve itibar duygusunun nasıl oluştuğu bir kimya formülü gibi açıklanamaz.

Her zaman doğru olan bir şey var : Pozitif olunmalı, pozitif anlatılmalı, pozitif yaşanmalı, aksi halde pozitif algılanan bir marka olunamaz.

Şehir halkı ile yöneticiler arasında görüş ve hedef ayrılıklarının oluşması da şehrin pozitif bir markaya ulaşmasını engelleyecektir. Buna iki farklı örnek vermek istiyorum :

Örnek 1 : Şehrin bir caddesinde çoğu zaman boş (müşterisiz), servisi ve yemekleri kötü bazı büyükçe restoranlar olduğunu düşünün. Boş kalıyor olmaları sadece onları değil çevrelerini de ilgilendirir, hem oturanları hem de diğer esnafı. Kısacası bir işletmenin başarılı oluyor olması sadece kendisini değil başkalarını da etkiler. Bu durumda şehir yönetimi sizce ne yapmalı ? Bugün için bir şey yapmadığını veya yapamadığını biliyoruz.

Örnek 2 : Şehir bir sektörel yatırıma sahip olsun, örneğin makine sanayii ve ekonominin daralması sonucunda bu işyerleri çalışan sayısını azaltmak zorunda kalmış olsunlar.Yönetim veya halk buna iki farklı tepki gösterebilir. Karşı çıkmak ve şirketleri çıkartılan kişileri işe almaya zorlamak veya onlara yardımcı olmak ve krizi beraber atlatmaya çalışmak.

Bence her iki durumda da şehir yönetimleri proaktif zihin yapısı içinde olmalı ve bu sorunları çözecek şekilde bir yol izlemelidir. Diğer yol olayı seyretmektir, zaten hiç bir şey yapılmadığında seyredilmiş olur.

istanbul

Bu soruya cevap olarak Evet demek en kolayı, nasıl olsa pazarlama ve marka kelimeleri birbirine yakışıyor. Ayrıca böyle bir cevaba kim itiraz edebilir ki ?

Ama ben Hayır diyeceğim.

Şimdi niçin hayır cevabını verdiğimi açıklamak istiyorum.

1. Marka yaratmak bir süreçtir ve tutarlı bir pazarlama planının uygulanmasının sonucunda oluşacaktır.

2. Marka olunması beklenirken pazarlama yapılıyor olması gerekir.

3. İlk 2 madde sizce açık değil ise tekrar 1 numarayı okumanızı öneriyorum.

Oldum olası kolay cevaplar beni tatmin etmemiştir zaten.

Peki bu başlığı niçin açtım, şimdi onu açıklamak istiyorum.

Söz konusu … Pazarlama planı (uzun vadeli bir plandır) veya stratejik plan (pazarlama planı buna eşleniktir) veya stratejik pazarlama olduğunda kolaycı yolların seçilmesine çok rastladım.

sehir_logo

Mesela :  Önce marka olmalıyız, logo yaptıralım, giriş ve çıkışlara tabela koyalım, üzerine “Avrupa Kenti” falan yazalım, tişört yaptıralım … falan filan. Bunlar belki yapılması gerekenler ama o kadar küçük bir kısmı ki !

Dolayısı ile yerel yöneticiler bu konuda biraz daha uzun ve zahmetli olan asıl yolu seçmeli.

Problemi çözmek, orantısız bir değer artışı elde edebilmek için Gerçek Yere, Gemba’ya gidilmeli, isterseniz benim de içinde yer aldığım Gemba Team size bu yolculukta yardım edecektir.

 

 

Building Risk

Hükümetler her zaman bazı teşvik programları uygular, bu politikalar sonucu yeni cazibe merkezleri doğarken bazıları da önemini yitirir.

Şehir yönetimleri tıpkı bir aile yönetir gibi çeşitli risklere karşı savunma duvarlarını hiç bıkmadan oluşturmalı, şehir halkının bugün ve ileride rahatını sağlayabilmek için çeşitlendirme yolunu işlemelidir.

Bazen bir yerleşim yeri tek bir şirketin yatırımı ile var olabilir veya yatırımını geri çekmesi ile yok olabilir. Tıpkı tek veya çok az müşteriye bağımlı olan şirketlerin yaşayacağı problem gibi. Şehir yönetimi bu şirketin veya sektörün dışında da insanların ilgisini çekebilecek konuları işlemeli, şehir halkının girişimcilik çabalarını destekleyerek (hatta yaratarak) tek boyutlu bir plandan çok boyutlu plana geçiş yapmalıdır. Kişi veya şirketleri oraya çekebilecek gerekçeleri yarattıkça ortaya çıkan ekosistem bu yönde gelişimi destekleyerek hızlandıracaktır.

Ancak bunun önünde iki engel var ?

1. Yönetimlerin konfor zonu

2. Stratejik planın basit bir yatırım planı haline getirilmesi

 

sehir_pazarlamasi_03

Kotler (1993) yerel yönetimlerin en çok kullanmakta olduğu 4 stratejik pazarlama yaklaşımı şöyle listeliyor :

- İmaj pazarlaması

- Etkinlik pazarlaması

- Altyapı pazarlaması

- İyi ve etkin ev sahipliği (Yerel halkın hedeflenen müşteri gruplarına sunabildikleri)

Hedeflenecek müşteri grupları için ise …

Ziyaretçiler
Yerleşme ihtimali olanlar (öğrenciler, gençler, emekliler …)
Şirketler, iş yapma niyeti olanlar
Dünya ile iş yapma ihtimali olanlar
Girişimciler
Yerel halk
Hükümet

listesini yapabiliriz.

Her strateji farklı grupları hedefler, bazıları tek bazıları çok sayıda grubu hedef seçmiş olabilir. Şimdi bunlara bakalım.

İmaj Pazarlaması

İmaj pazarlaması o şehir veya bölge için hedeflenen müşteri grubunun aklında bir resim veya marka yaratmak için kullanılır. Eğer hedef ziyaretçiler ve turizm ise “Ölüdeniz Fotoğrafı”, “Londra Köprüsü”, “Kızıl Meydan”, “Göbeklitepe” kampanyanın ana figürü olabilir. Hedefiniz sanayi şirketleri ise şehrin limanı, sanayi bölgesi, şehir yönetiminin sağlayacağı kolaylıklar ön plana çıkacaktır, bunlara ait simge veya slogan geliştirilecektir. Bu pazarlama yaklaşımında çoğunlukla o bölgeye özel bir tarih, coğrafi özellik veya geleneksel simgeler kullanılır.

Sıkça yapılan hata ise bu tür pazarlama için işe tam uygun olmayan iç kaynakların kullanılması, dış desteğin gereksiz görülmesi ve “en iyi biz biliriz” yaklaşımıdır. Halbuki konu bilmek değil hedefin algılayabileceği şekilde anlatabilmektir.

Etkinlik Pazarlaması

Bu yaklaşım daha çok turistik amaçla yapılır, yerel kültür, ilginç doğal koşulların kullanımı, festivaller bu grupta değerlendirilmelidir. Örneğin Efes Gezisi, Pamukkale Turu, Kano Gezileri, Mavi Tur, Dalış Turları, Likya Yürüyüşü, Yamaç Paraşütü bu sınıfın birer örneğidir. Özel bir dönem, özel bir yer veya faaliyet ön plana çıkartılır.

Olimpiyatlar, önemli spor karşılaşmaları, alışveriş günleri, konserler, sergiler … Bu tür zaman kısıtlı aktiviteler de bu başlık altında çalışılmalıdır. Bir yerel yönetimin yıl içinde farklı aktiviteleri ön plana çıkartması, buna göre organize olması o şehir veya bölgenin yaşam kalitesini oluşturur (etkilemek hafif kalır).  Örneğin Hannover kenti “fuar” konusunu yıl boyunca işlemeye göre organize olmuştur, yerel halkın maksimum faydalanabilmesi için yatırım planı buna göre yapılmıştır.

Altyapı Pazarlaması

Şehrini, bölgesini iş dünyası için cazip hale getirmek isteyen bir yerel yönetim öncelikle ulaşım, eğitim faaliyetleri, haberleşme olanakları üzerinde durmalıdır. Yeni yerleşecek insanların okul, hastahane, alışveriş, konut gibi ilk başta talep edecekleri hizmetleri planlamış olmalı hatta bu gruplar için bazı özel imkanlar yaratmalı ve bunları etkin biçimde anlatmalıdır.

Yerel yönetimler kendi şehirlerine gelmeyen yatırımın başka yere gideceğini ve bir noktadan sonra bu sürecin artık geriye alınamaz olduğunu bilmeliler. Başka bir yerde artan kümelenme kendi kendisini besleyen bir ekosistem yaratarak o bölgeye daha fazla yatırımı çekecektir, ilerleyen zaman iki şehir arasında başlangıçta çok az olan farkı açacak ve kapatılamayacak noktaya taşıyacaktır. Bu düşünce biçimi sadece altyapı pazarlaması için değil her konuda geçerlidir, belirgin bir konuya sahip çıkan ve rakiplerinin önüne geçen bir şehir eğer doğru bir plan yapmış ve uyguluyor ise muhtemelen o konunun sahibi olacaktır. Ama planı ile hedef uyumlu değil ise yine büyük ihtimalle başarısız olacaktır.

İyi ve etkin ev sahipliği

Yerel halkın hedeflenen müşteri grubu ile (turist, iş dünyası, göç edecek olanlar …) etkileşimi ve yerine getireceği iyi ev sahipliği bir şehrin pazarlanmasında odak noktası seçilebilir. Örneğin bir şehir iş dünyasını etkilemek istiyorsa eğitilmiş ve o sektöre uygun insanların o bölgede bulunduğu üzerine bir strateji geliştirebilir veya öngörülen pazar için “insan yetiştirme” programı başlatabilir.

Turistler için ise yerel halkın sıcak ve konuksever olması bir avantaj olacaktır. Aynı özellik o şehre göç etmek isteyen insanlar için de bir tercih sebebidir.

sehir_pazarlamasi_cp

Şehir pazarlaması bir bölge veya kentin belirlenen vizyona uygun olarak tanıtılması ve odak haline getirilmesidir. Vizyon cümlesi turizm ile ilişkili olabileceği gibi (ilk akla gelen konu başlığı) göç alma veya sanayileşme ile de ilgili olabilir. Kısacası ilerisi için arzu edilen duruma ulaşabilmek için izlenecek yol şehrin pazarlanma planını ile oluşturulur.

Bir şehir pazarlanır mı veya pazarlanmalı mı ?

Bunun artık tartışılacak bir yanı yok ama bence evet ve evet. Bir şehir veya bölge pazarlanabilir ve pazarlanmalıdır.

Pazarlama kelimesinin dejenere edilmiş anlamına aklınız kayıyor ise aklınızı geriye toplamanızı öneriyorum. Pazarlamayı şehrin vizyonuna uygun yolu izlemek olarak anlamalıyız, eğer şehri yönetenlerin “vizyonu yok ise” pazarlama da olmayacaktır. Kısacası vizyon var ise pazarlama yapılmalıdır hem de en iyi ve en usta şekilde. Çünkü binlerce veya milyonlarca insanın hayat kaitesinden ve çok büyük bir ekonomik olaydan bahsediyoruz.

Şehirlerin pazarlanması aynı zamanda şehirler arası rekabeti ortaya çıkartır. Benzer hedefleri olan kentler birbirinin rakibi olacaktır, işte bu aşamada nasıl rekabet edileceği ve kendilerini nasıl pozisyonlamaları gerektiği konusu öne çıkar. Yarışı kaybeden muhtemelen aynı noktaya en kısa 5 yılda geri gelebileceği için Belediye Başkanları ve Yönetim hiç bir fırsatı kaçırmamalı ve oldukça donanımlı bir ekip ile çalışmalıdır.

Rekabet, ticaret hayatında olduğu zaman hem geri dönüşler daha kısa sürede olabilir hem de yönetimler daha yavaş değiştiği için aynı yönetici ikinci bir fırsatı bulabilir. Ama yerel yönetimler seçimle değiştiği ve yeniden seçilebilmek için başarılı olunması gerektiği için üzerlerinde bulunan baskı daha fazladır.

Şehir pazarlaması stratejik veya organik olarak iki şekilde yapılabilir veya ortaya çıkar. Stratejik şehir pazarlamasına örnek olarak Las Vegas organik pazarlama örneği olarak ise Atina düşünülebilir. Las Vegas pozisyonlaması ve pazarlama planı olan bir şehirdir. Atina ise geçmişinden gelen kültürel birikim sayesinde kendiliğinden tanınan ve pozisyonlanan bir kent örneğidir, zaten bir kenti organik olmayan bir şekilde aynı pozisyona getirebilmek nerede ise mümkün değildir. “Mutlak kanıt” ve “Kültürel geçmiş” ihtiyacı buna engel olur.