Geçenlerde aile şirketleri üzerine ne söyleniyor diye biraz internet araştırması yaptım. Çoğu yazının tavsiye niteliğinde hatta bazılarının öğüt seviyesinde olduğunu gördüm.

Bu kadar tavsiyenin niçin yapıldığına baktığınız zaman “kayırma” ihtimalinin olması ağır basıyor, yoksa şirketleri insanlar kurar ve genellikle aileleri vardır.

Kısacası içinde aynı aileden birden fazla insan var ve bunlar kayrılıyor ise onlara “aile şirketi” etiketi vuruluyor. Örneğin hiç kimse büyük holdinglerimiz için “aile şirketi” demiyor ama onlarda aslında aile şirketi. Zaten kurucusu insan olan nerede ise bütün şirketler öyle ya da öyle olacak.

Mesela kurucu hiç bir aile üyesini kapıdan içeri sokmamış olsun ama bu dünyayı terk edince ve tedbir alınmadı ise bir düzine aile üyesi ortaya çıkabilir değil mi ?

Kısacası pek kaçış yok. Bu durumdan kaçınmak isteyenler sağ ve işler yolunda iken satıp sürecin yeniden başlamasını sağlayabilirler.

Niçin aile şirketlerinin kötü yönetildiği veya yönetilebileceği konuşuluyor ?

Niçin aile şirketlerinin kurumsallaşması konuşuluyor, şirketin içinde aile üyeleri bulunmuyor ise otomatikman kurumsal mı oluyor veya aile şirketi olmayan şirketler kurumsallık örneği mi ?

Aile şirketi olmayanlar mükemmel, olanların mı problemi var ?

Ben yıllardır şirketler ile çalışan birisiyim.

Bence aile şirketi diye bir şey yok, iyi veya kötü yönetici var, iyi veya kötü kurallar listesi ve uygulayıcıları var, şirket sahibine aileni terk etmelisin mi diyeceğiz ? Terk ederse artık şirketi aile şirketi olmayıp başka bir şey mi olacak ? Bir şirketi dışarıdan gelenlerin aile üyelerinden daha iyi yönetebileceği kesin mi ?

Bu sorular bizi iş ile kişisel ilişkiyi ayırabilen, kendisini iyi yetiştirmiş, yönetim konusuna yeteneği olan kişiler ile şansa o koltukta oturanlar arasında bulunan farka götürüyor. İster kurucu ile aynı aileden olsun ister olmasın … Elbette babanızın veya amcanızın (veya kısmını çoğaltabilirsiniz) şirketinde ünvanı olan bir koltuğu kaplamanız benim şirketimde aynı koltuğu elde etmenizden çok daha kolay. Ancak bu sizin beceriniz değil amcanızın hatası, demek ki hata yapmayacak …

Şirketin kurucusu niçin diğer aile bireylerini işe almak ister ?

1. Ucuz emek kaynağı, onlara biraz daha az para verilebilir, zaten harçlık vermek zorundasınız.

2. Param çalınmasın, malıma sahip çıkarlar (garantisi yok).

3. Ben zaten onlar için bütün bunları yapıyorum (sanki biraz onlar da benim çektiğimi çeksinler havası mı var !).

4. Bir gün bütün bunlar onların olacak şimdiden tanısınlar (belki başka bir şey yapmak istiyorlar).

5. Eşim öyle istedi, oğlum karısını yanında istedi falan filan … (buna yorum yok, belki de bütün gürültü bundan dolayı)

6. Bir baltaya sap olamadılar (5 numaralı sebep ile aynı).

Bu listeye eklemek istediklerinizi iletirseniz sevinirim …

Sizce şöyle söylenebilir mi ?

Maaş alarak çalıştığınız şirket babanızın değil ise ayrılacağınız zaman “babam bensiz ne yapar, aile varlığımız ne hale gelir diye düşünmediğiniz”gibi patronunuz sizi kovarken eğer oğlu değilseniz “oğlumu kovuyorum akşam yemek masasında ne olacak, eşim buna çok kızacak” diye bir düşünme süreci de olmayacaktır. Kısacası işler biraz daha kolay, kararlar biraz daha özgürce verilmiş olur.

Bu tür endişelerin dışında aile şirketi ile olmayan arasında başka, negatif yönde  fark var mıdır ?

Eğer bir aile şirketi işe alacağı veya işten çıkartacağı kişileri, terfi ettirilecek insanları “bağımsız birisine” seçtirse ve seçilen kişilere kanbağından dolayı ayrıcalıklı davranılmasa bütün bunları konuşacak mıydık ?

Büyük ihtimalle hayır ?

Bunun için mutlaka bağımsız birisi olmalı mı ? Çoğu kez, sadece adalet duygusu çok güçlü, sapla samanı karıştırmayan bir lider var ise gerek olmayabilir.

Yöneticinin koltukta kalma süresi onu yıpratır mı ?

Ben buna hem evet hem de hayır demek istiyorum ama asıl cevap “çoğu kez” …

Kendisini yenileyen, yargılayabilen birisinin yöneticilik süresi yapmayana göre daha uzundur. Ama bir de fiziksel koşullar var. Benim önerim şu anda bir veya ikinci nesil yöneticiler fiziksel güçlerini kaybetmeden bir sonraki nesle teslimatı yapmalarıdır. Kendilerini danışman konumuna sokmalı ve olabilecek hatalara karşı derin nefes almayı öğrenmeli veya içlerine sindirmeliler (danışmanlar uygulayıcı olmazlar, bunu unutmayın). Eğer yapılan herşeye karışacak veya sorgulayacak iseniz devretmeyin daha iyi.

İşinizin sizin iş yapma pratiklerinizi geçtiğini test etmeniz için kendinize şu soruyu sorabilirsiniz :

Bu işi Kuzey Kutbundan yönetebilir miyim yoksa siz yoksanız iş bitiyor mu ?

Stratejik bir planı olan şirketlerin daha az yönetim ve yönetici problemi olur

Şirketinizin stratejik planına göre 5 yıl içinde satışınızı 3 kez büyütecek, bayi teşkilatı oluşturacak ve stok devir hızınızı 9′dan 18′e çıkartacaksınız … Bunun adımlarını ve gereksinimlerini düşündünüz, yazdınız ve konuştunuz. Daha sonra bu konuda hiç bir şey bilmeyen oğlunuzu (mesela çok iyi bir fotoğrafçı …) bu işin başına getirmeyi düşündünüz. İnanın planınız bu hatayı yapmanızı engelleyecektir, yaparsanız iş arkadaşlarınız sizi engelleyecektir … Sebebi ise bir plan yapmış ve paylaşmış olmanızdır. Zaten bu durumda bunu yapar iseniz yüksek yetenekli çalışanlarınızdan başlamak üzere önemli bir insan kaybına uğrama riskiniz var ve bunu muhtemelen göze alamayacak, akşam karınıza bizim çocuk bu planı yapamaz en iyisi o kendisini fotoğrafçı olarak geliştirsin diyecek ve bu fikri kuvvetle savunabileceksiniz.

Çünkü artık bir planınız ve yapılması gerekenler listeniz var.

Farkını şöyle düşünün. Çok işi olan bir fabrikanız var, oğlunuzu, yeğeninizi işe sokuyor ve bazı görevler veriyorsunuz. Çevrenizde bulunanlar bunu normal karşılayacaktır ve siz bundan cesaret alacaksınız. Ancak pozisyon sahibinin 3 dil bilmesi gerektiğini belirledi iseniz ve yeğen dil bilmiyor ise muhtemelen yeğen başka iş aramak zorunda kalacak … İşin özü sizin koyacağınız kurallarda, kuralların kaynağı ise planınızın olmasında.

60′lı yıllarda bir vekil “bu memlekte plan değil pilav lazım” demişti … Şimdi pilavımız var ve artık plan yapma vakti.