Profesyonel Olma, Profesyonellik

“Konuşmasının, seçtiği kelimelerin, davranışının, görünüşünün ve genel durumunun başkaları üzerinde yapacağı etkiyi dikkatlice düşünen ve karşısında ki insanlar üzerinde istediği etkiyi yaratacak biçimde davranan kişi veya bu şekilde davranmak.”

İlk bakışta samimiyetsiz gibi görünen bu tanımlama tam da böyle değil. Neticede bütün liderler bu yeteneklerin bir kısmına sahip ve başarılı uygulayıcılardır, liderlik olmasa bugün için var olan toplumsal düzen olmazdı (başka bir şey olurdu, daha mı iyi olurdu acaba …). “Profesyonellik” iş hayatında çok aranan bir yetkinlik, çünkü iş yapma düzenimizin üzerinde durduğu kurgu ve kurallar bu tür değerler ile donatılmış durumda.

Şimdi gelelim “profesyonel” olanı nasıl anlayabileceğimize …

* Birinci madde dış görünüşe gösterilen özen ve temizlik, bunun koşullara ve ortama uygun ve yakışır olması.

* Başkaları tarafından nasıl algılanacağını anlıyor olmak. Örneğin herkesin takım elbise ile katıldığı bir toplantıda “ne var bu delikli kot pantalonda, en iyi marka, bunlar anlamıyor” şeklinde savunma yapmanın bir anlamı yoktur. Anlaması gereken onlar değildir.

* Başkaları üzerinde “pozitif etki” yaratacak olan davranışları önceden hesaplayabilmek ve buna uygun davranmak. Bu maddeyi biraz “rol yapma” gibi düşünebilirsiniz ancak hayat sadece siyah ve beyaz değil. Karşınızdaki kişiye çok kötü bir olayı “pozitif” sonuç alacak şekilde aktarmanın bir yolunu bulmalısınız diye düşünmelisiniz. Yoksa iş “Negatif” olmak, “Kötü” olmak ise bu zaten en kolay şeydir.

* İnsanlar ile göz temasından kaçınmaz, isimleri ile hitap eder, arkadaşlık oluşturmak ister. “Profesyonel” işini bilen kişi olduğuna göre insanlar ile iş yapabilmenin yollarını izlemek zorunda olan kişidir aynı zamanda.

* Beraber çalıştığı kişilerin haklarını korur, iş saatleri içinde “kişisel telefon”, “izin alma”, “başkalarına iş yükleme” gibi faaliyetlerden sakınır. İş ortamının huzurlu olması için çaba harcar.

* Bir profesyonel yaptığı işi sever. Yaptığı iş hayalinde olan iş olmayabilir ancak o noktada o işi yapmak üzere ona güvenilmiştir, mızmızlanmak profesyonel bir kişinin davranışları arasında olmamalıdır. Eğer yapmayacak, aksatacak ise o işi bırakmak da profesyonel bir davranıştır.

Not : Bu yetkinlik tanımlarını kariyerinde ilerlemeyi, talip olacağı görevleri, pozisyonları gerçekten isteyen kişiler için yazıyorum. Bu sayede kendilerini işe alacak veya kariyer rotalarında ilerlemeleri için onlara destek olacak, yön verecek kişilerin hangi kriterlere dikkat ettiklerini bilmeniz gereklidir. Diğer yandan şirketlerde “performans ölçümü”, “performans yönetimi”, “yetkinlik esaslı değerlendirme” giderek yaygınlaşmaktadır. Bir profesyonel olarak kariyerinizi geliştirmeniz bu dünyanın kurallarını ve bakış açısını anlamanız ile mümkündür. Sizlerinde yorum veya yazılarınız ile katkılarınızı bekliyorum.

Eskiden, bundan yıllar önce insanların toplantılarda ne konuştuğunu merak ederdim (1985 – 2000 arası), bazen bu tür toplantılara katılan tanıdıklarıma neler konuştuklarını sorar ama doğru dürüst cevap alamazdım. Ben o tarihlerde kendi şirketimde nerede ise 5 – 10 dakikalık toplantı bile denemeyecek şekilde bir araya gelmeler ile işlerimi yürütüyordum, arkadaşlarım ise saatler süren toplantılara giriyorlardı.

Daha sonraları diğer işlerimin yanı sıra bazı şirketlerde danışman olarak bulundum, işte bu dönemde çok sayıda ve uzun toplantıya katılarak yıllar önce merak ettiğim her şeyi uygulamalı olarak öğrendim. Bu tecrübe bana “Profesyonel Toplantı Yöneticiliği” diye bir işin olması gerektiğini, ilerlemek isteyen her yöneticinin bu konuda kendisini geliştirmesinin şart olduğunu veya şirketinde bu kayıplara son vermek isteyen üst yönetimin bu konuda bir uzman ile çalışması gerektiğini öğretti.

Profesyonel Toplantı Yöneticisi çok şeyi değiştirebilir

Toplantılara katılanlar hazırlıksız, düzenleyenler ne konuşulacağını bilmiyor ve yönlendirmiyor, toplantının sonunda hangi sonuca ulaşılmasının istendiği belirsiz … hal böyle olunca sonuç alınamaması normal elbette.

- Ortada bir kaç kayıp var ilki işgücü kaybı :

Örneğin bir toplantıya 8 kişi katılıyor olsun, her geçen saat 1 adam-gün demektir, 3 saat sürer ise bu toplantının zaman maliyeti en azından 3 adam gündür.

Toplantıların yaratacağı kayıp şirket büyüdükçe bence geometrik olarak büyüyor. Örneğin 200 kişilik bir şirketin içinde her gün 2-3 toplantı veya eğitim yapılıyor olması çok normaldir. Her gün 3 toplantı olsa, 2 saat sürse, ortalama 6 kişi katılsa, harcanan iş gücünün toplamı 2 * 6 * 3 = 36 Adam – Saat olur, diğer bir deyim ile 1 kişinin 4,5 günü … Bu olayı ayda 22, yılda 250 kez olabileceğini düşünürsek toplam 1 000 Adam – Gün gibi bir sonuç elde ederiz (yaklaşık 5 insan – yıl). Bu kayıp olayın iş gücü tarafı, bir de ortaya çıkabilecek insani problemleri düşünürseniz durumun karışıklığı ortada.

- Kırgınlıklar, motivasyonun azalması, toplantıların vakit kaybı olarak görülmeye başlanması …

Bırakın bir sonuç alıp pozitif katkıyı sonuç gerginlik veya küskünlük olabilir. İyi yönetilmeyen toplantı süreçleri tehlikelidir. Çünkü bir grup insanı bir araya getirdiğinizde daha önce toprağın altında bekleyen baltalar çekilebilir ve havada uçmaya başlayabilir.

İnsanlar ayrı ayrı olduklarında ortaya çıkmayan sorunlar bir araya geldiklerinde hızla tırmanabilir, baskın karakterler diğerlerinin keyfini kaçırabilir veya işlerinden soğutabilir. O kadar çok şey olabilir ki say say bitmez.

Bunların olmasını istemiyor iseniz toplantı sürecini nasıl yöneteceğinizi bilmelisiniz.

İşin başka bir yanı toplantılar ilerlemek için yapılır, peki ilerleniyor mu ?

- Üçüncü ve en büyük kayıp sonuç alınamaması …

İş gücü kaybı parasal bir konu, netice olarak parası ödenen bir mesai herhangi bir fayda üretmemiş oluyor, ödersiniz parasını unutursunuz. Motivasyon kaybını da bir dizi rehabilitasyon, danışmanlık ve koçluk hizmeti alarak aşabildiğinizi düşünelim (biraz abartıyor görünebilirim ama şirketlere yapılan testler beni doğruluyor) ancak o toplantı bir sonuç için yapılmıştı ve siz sonuç falan alamadınız. Sonuç alamaz iseniz işiniz ilerlemez, ilerlemez iseniz rekabet gücünüz, gelecekte elde edebileceğiniz gelirler azalır. Korku filmi gibi, bu bugün bir çok şirkette şu anda gerçekleşiyor ancak süreç yavaş işlediği için fark edilemiyor.

Toplantıları amacına ulaştıramayan şirketlerin işi zor. Çünkü bu süreç onları ekip çalışmasından uzaklaştırıyor, birimlerin kendi başlarına sorumluluk alabilmelerini güçleştiriyor ve olay dönüp dolaşıp işin sahibine patlıyor, tek adamlık büyüyor ve tek adamın şikayetleri artıyor.

Toplantı süreci toplantıdan çok önce başlayan ve toplantının tamamlanmasından sonra da devam etmesi gereken bir süreç. Dolayısı ile yönetilmesi gereken sadece odanın içi değil.

Bu bence bir iş, peki bunu kim yapmalı ?

Küçük şirketlerde bu işe ayrı bir kişi atanamayacağı için yöneticiler bu konuyu öğrenmeli büyük şirketler ise ayrı insanlar bile düşünülebilir (matriks örgüt yapısında olduğu gibi bir çok bölümü yatay eksende kesen bir hizmet birimi planlanabilir). İlk bakışta ne gerek var diye düşünebilirsiniz ama bu iş yemek gibi, içinde soğan olması gerekiyor iken yok ise o yemek olmamış oluyor.

Diğer yandan konu danışmanları veya olmak isteyenleri de çok yakından ilgilendiriyor. Danışmanlar çok sayıda toplantıya katılır, başarıları bu toplantıların yönetimine oldukça bağlıdır. Bu yüzden ya bütün süreci yönetmek zorundadırlar (pek mümkün olmaz) ya da birileri bu işi mutlaka gerçekleştirmelidir ve o birilerini mutlaka yaratmalısınız.

Eğer toplantıya katılacak olanların 5 dakika önce hazırlanmaya başlayıp katıldıkları toplantıda topu taca atarak geçiştirmelerini seyretmek istemiyor iseniz süreci yönetmelisiniz.

İşte yeni kitabım “Profesyonel Toplantı Yöneticisinin Bilmesi Gerekenler”. böyle ortaya çıktı. Bence yeni bir görev tanımı doğuyor, şirketlerin üst yönetimi bu açığı göreve getirdikleri yöneticilerin kapatacağını planlasa da  bunun çoğu kez olamayacağını düşünüyorum, zaten planlama kelimesinin açıklaması planla – yeniden planla değil midir !

Bir halk türküsünde “herkes kendi kesesinden yesin içsin, saltanatım var benim” diyor. İşte ben de o misal ne isterseniz onu yapın diyerek konuyu kapatıyorum (bu sözler kekliği düz ovada avlayalım isimli türküde geçiyor, keklik kim avcı kim, bu konulara girmek istemem)

Kitabı satın almak isteyenler sağ tarafta bulunan linkler üzerinden ilerleyebilir.

Profesyonel Bakım Yönetimi, OEE Analizleri ve hem Fabrika Bakım hem de Kalıp Bakım için çalışma düzeninin kuruluşu

Seminerin İçeriği

Fabrikanızda tezgahlar plansız olarak durduklarında kaybedeceğiniz zamanı ve üretim miktarını bir daha  geri kazanamazsınız …

Kaybedilen zaman içinde üretilmemiş olan ürün ve onun satışından kazanılabilecek para da sonsuza kadar kaybedilmiştir. ”ZAMAN” ve “KAYBEDİLEN ÜRETİM” geri kazanılamayacağına göre, hedefiniz onları kaybetmemek olmalıdır.

Seminer Programı

1. Bakım Yönetimi ve Planlama Yaklaşımları

2. Planlı Bakımın Performans Kriterleri ( MTBF ve MTTR Analizleri, Bakım Maliyeti, Stok Yönetimi, İş Emri İzleme ?)

3. OEE Analizleri ve Bakım?ın OEE Analizleri İçindeki Yeri

4. Fabrika Bakım Bilgisayar Uygulaması

5. Kalıp Bakım Bilgisayar Uygulaması

Profesyonel Bakım Yönetimi Seminerine Niçin Katılmalısınız ?

Parasını ödemiş olduğunuz kapasiteden duruşlar ile kaybolan kısmı azaltıp, size para kazandıracak asıl faaliyet olan üretim için daha fazla zaman ayırmak bedavadan makina sahibi olmak gibidir. Sizin maliyetiniz düşerken, teslim tarihi performansınız ve müşterinizin memnuniyeti artar. Kısacası Bakım Yönetim organizasyonunuzu iyileştirmekle bir şey kaybetmez toplam maliyeti düşürdüğünüz için kazanırsınız.

Kimler Katılmalı

Bakım Bölümü yönetici ve çalışanları,
Üretim ve Planlama Yöneticileri
ERP/MRP Takım Üyeleri
.
Profesyonel Bakım Yönetimi Seminerinden Örnekler
.


—————————————————————————————-

Kurum içi eğitim almak isterseniz aşağıda bulunan teklif isteme formunu doldurunuz …

 

 

Kurumsal Eğitim Talep Formu



İsminiz

E-Posta adresiniz

Firmanızın İsmi

Telefonunuz

Size Nasıl Yardımcı Olabilirim

Adresiniz

—————————————————————————————-