Küçük – Orta – Büyüklükte – İşletme = KOBİ, işte herkesin peşinde olduğu şirketler … Mesela “Büyüklükte” olan 3′üncü kelimeyi “Büyük” ile değiştirsek bakın ne oluyor Küçük – Orta – Büyük – İşletme … Böylece geriye başka bir firma türü de kalmamış oluyor.

İşte Büyüklükte kelimesinden kırmızı bölümü atabilsek herkesin olmak istediği durum ortaya çıkacak ama olmuyor işte.

Niçin herkes KOBİ’lerin peşinde, para veriyorlar, kredi veriyorlar, akıl veriyorlar … Bunun sonucunda ortada hiç KOBİ kalmasın ve hepsi Büyük şirket olsun diye mi ? Hepsi büyük olunca, KOBİ bankacılığı yerine ne bankacılığı yapılacak, TV’de yayınlanan garip bir reklamda olduğu gibi HOBİ bankacılığı mı ?

Benim çocukluğumda bu tip kelime oyunları karşısında “gıdıkla da güleyim” derdik …

KOBİ’lerin işi zor. Sen olayın en dibinden başla, tırnaklarınla kazıyarak büyü, karşına her seferinde bir engel ve öğrenmen gereken bir konu çıksın … Uğraş, bıkma, bir daha öğren … Ve sonunda !

Bir gün yönetemeyeceğin büyüklüğe ulaş. Sana desinler ki artık profesyonelleşmenin zamanı geldi. Sen de evet evet şeklinde başını salla ama nedir ki bu profesyonelleşme !

Yıllarca uğraşıp yoktan var ettiğin bu şirketi şimdi başkaları mı yönetecek. Niçin ? Aile şirketi olmanın nesi kötü ? Başkaları senden daha mı iyi yönetecek, her taşın altını, her kablonun nereden geçtiğini senden daha mı iyi bilecek bu profesyoneller !

Attila (iki adet “t” hatalı olarak yazılmadı) demiş ki “ya bir yol bulacağız ya da bir yol açacağız”, bu seni bugüne kadar getiren bakış açısı değil miydi. İşte şimdi bir kez daha gerekiyor.

Şimdi bütün bildiklerinin bir basamak olduğunu düşün ve üstüne basıp yüksel. Şimdiye kadar zevk alarak uğraştığın konuları senden daha iyi yapamayacak bile olsalar başkalarına bırak ama “topun yere düşmemesi için tedbirlerini al”, ufkunu genişlet (önerim : Bir akşam üstü arkanızı şehre dönün ve denizi seyredin, oturduğunuz yerden binalar falan gözükmüyorsa daha iyi, bu şekilde bir süre durun, güneş batsın, yıldızlar çıksın ve şimdi hem gökyüzünü hem de denizi seyredin … ne kadar büyük değil mi ! ya senin şirketin !), etrafında bulunan insanların gelişmesine yardım et, onlara insiyatif ver, daha fazla “iyi adam” bul. Bırak onlar senin gözün ve kulağın olsun ama sakın ağzını hemen teslim etme.

Bu dönem senin için “alacakaranlık”, yani her şey olabilir. İnsanların en çok uykuya daldıkları saatler bunlar. Çeneni sık, duyacağın acı uyumana engel olacaktır. Uyursan sana bütçe, satış tahminleri, ar-ge destekleri ile büyüme senaryoları, finansal getiriler, bir yığın rakkam, bol hürmet, senin için yaratılan bir konfor zonu sunabilirler. Aslında bunları sunmaya çalışan insanlar kötü niyetle bunu yapmıyor ama sonu hiç iyi olmayabilir. Niçin yapıyorlar peki ? Çünkü bu onlar için de bir alacakaranlık, onlar da tam olarak ne yapılması gerektiğini bilmiyor.

Duygularına güven, ipleri bırakma ama insiyatif vermeye ve insan yetiştirmeye devam et, onların arkasında olduğunu, hata bile yapsalar ileriye bakmaları gerektiğini anlat onlara (ve uygula). Bir süre sonra bazılarının senden bile becerikli olduğunu göreceksin. Beceri yetermi ? Bence hayır, buna “adil olmak” eklenmeli. İşini teslim edeceğin kişiler “keskin önsezilere”, “adalet duygusuna” ve “hesap yapabilme” yeteneklerine sahip olmalıdır. Eğer bu tür insanlara ulaşamıyor isen sen de yanındakilerin yapabileceği kadar karışık iş yap, ötesine gitme.

KOBİ olarak kalmak kötü mü, bence değil. Büyümek kötü mü, o da değil ama büyüyünce yönetebilme sorunu ile karşılaşacaksınız. Bu yüzden şimdiden insanlarınızı ve iş düzeninizi kurmaya çalışın, doğrusal gelişme ve operasyonel mükemmellik metodlarının dışında doğrusal olmayan (zıplayarak konum değiştirme) bakış açısını kazanmak için etrafını dinle, aklını zorla.

İhtiyar köpeğe yeni numara öğretmek imkansız derler. Doğru ama “yıldız” olmak istiyorsan öğreneceksin, uzman olman gerekmiyor ama bilmen ve vizyonu senden sonrakilere taşıman gerekiyor.

Ben de bu “ihtiyar köpek” konumuna doğru hızla yaklaşan birisiyim, yılların arkadan itmesi ile olacak herhalde her gün daha hızlandığımı hissediyorum ama benim büyümek gibi bir hedefim yok.

Sizin var ise bunu anlayışla karşılarım.